Dünya yeni bir açmazla karşı karşıya. Aşı ve ilaçlarla yok edildiği düşünülen sıtma, kızamık, verem, tüberküloz gibi bulaşıcı hastalıkların ani bir şekilde çok daha güçlü olarak ortaya çıkması 'aşı ve ilaçlar mutasyona mı yol açtı' sorusunu gündeme getirdi.
SITMA, KIZAMIK, VEREM ARTTI
Son olarak geçen aylarda Türkiye'de çocuklar arasında kızamık salgını yaşandığına dikkati çeken Türkay, vakalar arasında kızamığa karşı aşılaması yapılmış çocukların da bulunduğunu kaydetti. Hastanelere sıtma, verem, tüberküloz, kızamık, HIV gibi hastalıklarla başvuran kişi sayısında artış olduğunu vurgulayan Türkay, şöyle konuştu:
"Eskiden bizim başımızda sorun olup, çözdüğümüz bulaşıcı hastalıklar tekrar gündeme gelmeye başladı. Bunda ekolojik sistemde insan eliyle yapılan değişiklikler etkili. Bu değişiklikler ve küresel ısınma nedeniyle bit, pire ve kemiricilerin yaşam alanları arttı. Teknolojik gelişim nedeniyle vektörlerin farklı coğrafyalara taşınma imkanlarında da artış oldu. Örneğin artık Afrika'daki bir uçak İngiltere'ye anofel (bir sivrisinek türü) taşıyabilir, bu da İngiltere'deki bir kişinin sıtma olmasına neden olabilir."
"BAZI VİRÜSLER ESKİSİNDEN DAHA GÜÇLÜ DÖNDÜ"
Türkay, son yıllarda mikroorganizmaların genetik yapılarında da değişiklik olduğuna işaret etti. Virüslerin genetik yapılarını değiştirerek, ilaçlara karşı direnç kazandıklarına değinen Türkay, var olan antibiyotik türlerine karşı direnç kazanmış virüslerle mücadelenin de artık güçleştiğinin altını çizdi.
Yrd. Doç. Dr. Türkay, "Eskiden üç ilaçla kontrol ettiğimiz enfeksiyon, şimdi antibiyotiğe dirençli olarak karşımıza çıkıyor. Bazı virüsler eskisine oranla daha güçlü şekilde döndü. Bir kısım virüsü ise hiç tanımıyoruz bile. SARS gibi. Bir anda ortaya çıktı. Uzmanlar ne yapacaklarını bilemediler" diye konuştu.
Hijyeni sağlamak üzere kullanılan bazı antibakteriyel ürünlerin virüslerin güçlenmesinde etkili olduğuna değinen Türkay, sözlerini şöyle sürdürdü
"Kullandığımız sabunlar, parfümler, deterjanlar antibakteriyel. O kadar çok antibakteriyel kullanıyoruz ki floramızı değiştiriyoruz. Halbuki her insanın olduğu gibi her ilin, her ülkenin de kendine ait bir florası var. Biz antibakteriyelleri fazla kullanmaya devam ettikçe floramızı yavaş yavaş değiştiriyoruz. Bu sırada yararlı bazı mikroorganizmaları da öldürüyoruz. Besin döngülerini sağlayan bazı mikroorganizma türlerinin yaşamına olanak tanımayabiliyoruz. O yüzden antibakteriyel ürünleri dikkatli kullanmak lazım. Hijyen için su ve sabun yeter. Su ve sabunun çözemeyeceği hiçbir şey yok. Antibakteriyel ürünlere gerek yok."
2006 yılında çıkarılan ve yürürlükteki 5553 sayılı kanın kadim / atalık /ananevi / eski / fıtrî / tabii tohumlarla ilgili pek çok konuda yasaklar getiriyordu. Genetik yapısıyla oynanıp hibrit adı altında satılan tohumları dayatan ve tabii tohumlara yönelik yasak getiren kanunun değişmesi için CHP, TBMM'ye teklif sundu. Gıda Hareketi olarak tüm siyasi partilere bu teklifi destekleme ve bir an evvel kanunlaştırma çağrısı yapıyoruz.
Alman ilaç ve kimya devi Bayer, yabani otlara karşı kullanılan glifosat maddesinin kansere yol açtığı gerekçesiyle hakkında açılan davalarda anlaşma yoluna gitti. Bayer, davacılara 10 milyar 900 milyon dolar ödeyecek.
Türkiye’de GDO’lu tohumun üretim ve satışı yasak olmasına rağmen büyük bir skandal ortaya çıktı. Tarım ve Orman Bakanlığının her türlü deneme ve incelemeleri yapılarak satışına izin verilen belgeli tohum da bile GDO tespit edildi.
Karpuzun içindeki çatlaklar çok büyük bir tehlikenin habercisi olabilir. Bu çatlaklar, forchlorfenuron adındaki büyümeyi artırıcı kimyasalın sonucunda oluşuyor.
Fransız bilim adamlarının yaptığı araştırma, günde fazladan 100 mililitre şekerli içeceğin, kansere yakalanma riskini yüzde 18 artırdığını gösterdi.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesinde bir grup bilim insanı, deney hayvanlarıyla yaptığı çalışmada, yayık tereyağının 'öğrenmeyi olumlu etkilediğini', 'margarinin ise 'depresyonu tetiklediğini' tespit etti. Kaynak: Bilim adamları margarin, ayçiçek yağı, zeytinyağı ve tereyağını inceledi sonuç şaşırtıcı
Akredite laboratuarda yaptırdığım analiz sonuçlarında aflatoksin içermeyen süt bulamadım. Tamamen önlenebilir bu durum üretici hatası olup, sütü işleyen firmalarla hiçbir ilgisi yoktur.
Ülkemizde, dünya sığır ırkları listesine girmiş 4 ana sığır ırkı bulunmaktadır.
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi'nin dünyada bir benzeri daha olmayan Ambalajlı İçme Suları Raporu yayınlandığında başta su firmaları olmak üzere Sağlık Bakanlığı'nın saldırısına maruz kalmıştı. Suç duyurularında bulunulmuş ancak savcılar Gıda Hareketi yetkililerini haklı bulmuştu.
Yorum Yap
Yorumlar