Bilimsel diktatörlük ve yeni dünya düzeninde tıbbi soykırım

Başlık ne kadar ürkütücü değil mi? Ama hakikat başlıktan daha da ürkütücü. Turque Diplomatigue Dergisinin Şubat 2014 sayısında Türkçe tercümesi yayınlanan bu sarsıcı makale Dr. Grady A. Deal'ye ait ve 10 Mayıs 1995'de yayınlanmış. Aradan 19 yıl geçmesine rağmen hala dipdiri. Önce düşünecek kadar zaman, sonra da sıkı bir nefes alın ve Bismillah diyerek okumaya koyulun. İşte gerçekler...

Bilimsel diktatörlük ve yeni dünya düzeninde tıbbi soykırım

YENİ DÜNYA DÜZENİNDE TIBBİ SOYKIRIM

Dr. Grady A. Deal, Ph.D., D.C. – 10 Mayıs 1995

Ne şanslıyız ki Yeni Dünya Düzeni'nin uluslararası bankerleri, hükümet-destekli tıbbi soykırıma dair bir entrika programı olan Ortodoks tıp yapılanmasını kontrol ediyor; Ortodoks tıp doktorunuzu sadece “onaylı” Ortodoks ilaçları, aşıları, cerrahiyi ve radyasyon tedavilerini sağlamaya zorluyor ve bunlar sizi ABD'de hasta ve bağımlı olan nüfusun %95'i içinde tutuyor ve her yıl 1 milyonun üzerinde Amerikalıyı boş yere öldürüyor. Buna ek olarak, tıp mafyası her sene kürtaj yoluyla 1,5 milyonun üzerinde doğmamış bebeği öldürüyor. Dolayısıyla tıbbi soykırım, her yıl 2,5 milyonun üzerinde insan öldürüyor ve size her sene 1 trilyon dolarlık bir maliyeti oluyor ki bu da gayri safi ulusal bütçenin %12'sine karşılık geliyor. Tıbbi soykırım, sağlığınız ve yaşamınıza yönelik iyi bir yatırım değil.

TIP 1910'DA ÖLDÜ

Rockefeller, Eustace Mullins'in Enjeksiyonla Ölüm ve G. Edward Griffin'in ‘Kansersiz Dünya' kitaplarında belgelendirildiği üzere, 1910 yılı itibariyle, Rockefeller tüm tıp mesleği üzerinde kontrolü ele geçirdi. Rockefeller, milyonlarca dolar rüşvet vermek suretiyle tüm tıp okulları ve her eyaletin lisans kurulunu satın aldı. Bugün eğer Ortodoks tıp doktorunuz sizin her türlü sağlık sorununuz için test edilmemiş ve etkisiz bir Rockefeller ilacını reçeteye yazmıyorsa, eğer her türlü temel metabolizma bozukluğunu kötü bir şekilde yönetmiyorsa (toksisite, serbest radikal patoloji, gıda alerjisi, hipo-tiroid, kandidiyasis, vs), eğer ilaç-dışı bütüncül terapiler kullanıyorsa, sağlıksız yiyecekler ve Rockefeller'in proses ettiği gıdaları tavsiye etmiyorsa ve eğer tıbbi soykırım uygulamıyorsa, Rockefeller usulü tıbbı uygulamadığı için lisansını kaybetmesi an meselesidir.

İLAÇ VE AŞILARIN BÜYÜK BÖLÜMÜ ROCKEFELLER'İN

Rockefellerler ve diğer uluslararası şirketler, tıbbi ilaç ve aşı endüstrisinin büyük bölümünün sahipleri konumundadır ve proses edilmiş ve proses edilmiş ve abur cubur endüstrisinin de büyük bölümüne sahiptirler. Birçok tıbbi ilaç, Rockefeller'ların sahip olduğu petrol endüstrisinden gelen petrol yan ürünlerinden yapılmıştır. Medyayı kontrol etmektedirler. Dünyanın her bir yanında uluslararası komünizmi yaratmışlar ve finanse etmişlerdir. Hükümetimizi, özel şahsa ait Federal Rezerv Sistemi aracılığıyla paramızı ve kredi sistemimizi kontrol etmek suretiyle kontrol etmektedirler. Washington DC'de sizi tıbbi soykırıma ve Yeni Dünya Düzeni'nin uluslararası komünizmine satan her bir sahtekar politikacıyı ve hükümet binasını satın almak için yeterince paramızı çaldılar.

ROKFELLER'İN İZİN VERMEDİĞİ YÖNTEMLER KABUL EDİLMEZ

Rockefeller, ilaçlar konusundaki yaklaşımının önündeki tüm rekabeti ortadan kaldırmak suretiyle tıbbi bir tekel kurmak yoluyla denetimini konsolide etmiştir. Bunu ise, tüm bütüncül tıp doktorlarına, kiropraktik yapanlara ve şelasyon, ultraviyole, hidrojen peroksit, ozon ve oksijen terapileri gibi doğal tedavi savunanlara karşı sahte raporlar üreten ABD'nin her bir kendindeki ortalama Ortodoks tıp doktorları, ajanları, bürokratları, politikacıları, medya propagandacıları yoluyla yapmıştır. İşte bu yüzden de çoğal terapileri hiçbir devlet bürokrasisi “kabul etmez” ve kiropraktik mesleği halen Rockefeller yapılanması tarafından aşağılanmaya devam etmektedir.

Bunun anlamı, aslında, tüm bütüncül doktorların “yalancı doktor” olduğu ve doğal ilaç-dışı terapilerinin birer zevzevlik olarak kabul edildiği ve yasadışı kabul edildiğidir. Bunun sebebi ise, etkin olmamaları değil, etkin olmaları ve soykırıma dair Rockefeller tıp yapılanmasının parçası olmayışlarıdır.

KEMOTERAPİ KONUSUNDA HİÇBİR BİLİMSEL ARAŞTIRMA YOK

Tıp doktoru Robert Mendelsohn, “Tıptaki Muhalif” başlıklı kitabında, Ortodoks medikal yapılanmanın ağızlara sakız ettiği “bilimi” reddeder ve şöyle yazar: “Bugün kanser konusundaki zevzekliklerin en tehlikeli şekli, modern tıp içinde olanıdır. Örneğin, kanser kemoterapisinin hiçbir şekli, bu zamana değin kontrollü bir bilimsel araştırmaya konu olmamıştır. Yani, terapiye aday olanların yarısı tedaviyi kabul etmekte, diğer yarısı ise etmemektedir. Ortodoks terapilerdeki tek kanıtlanmış etmen, rakip tepkilerdir.”

HEM ZİHİNSEL HEM DE BEDENSEL OLARAK ZAYIFLATIYORLAR

Mullins, şöyle söylemektedir: “Bugün, hem zihinsel hem de fiziksel olarak zayıflatan hastalıklardan mustaribiz ve bunların neredeyse tümü, kimyasal ve ilaç tekelinin operasyonlarıyla doğrudan bağlantılı olabilir ve bir ulus olarak süregiden varlığımızın önündeki en büyük tehdidi oluşturmaktadır.”

Mullins şöyle devam eder: “Tıpta Rockefeller etkisi Tıbbi Tekel'in içine (kanser endüstrisinin denetimi de dahil olmak üzere) kemikleşmiş durumdadır. Tıp doktoru Hardin James ise, 1969 yılında Amerikan Kanser Derneği'ne şöyle seslenmiştir: “Tedavi edilmemiş kanser vakalarının yaşam beklentisi, (Rockefeller'in onayladığı kemoterapi, cerrahi ve radyasyonla) tedavi edilenlerden çok daha yüksektir.

ROCKEFELLERLE ÇELİŞİRSENİZ…

Rockefeller, sağlık alanındaki hayırsever faaliyetlerin tümünü başlatmıştır ve onların tümünü de kontrol etmektedir. İşte bu yüzden de sizin “favori” sağlık hayırseverliğiniz, Rockefeller ilaçlarıyla rekabet halindeki tüm ilaç-dışı bütüncül terapilere ters düşmektedir. Rockefeller'in denetiminde sağlık alanında çalışan hayır kuruluşlarına bağış yaptığınızda, doğal bütüncül tedavinin ortadan kaldırılmasını desteklemiş oluyorsunuz; üstelik Amerikalı dostlarınıza soykırımvari Ortodoks tedavilerle zarar verilmesi ve onların öldürülmesini de destekliyorsunuz.

Health and Wellness Today'deki bir makalesinde, tıp doktoru Julian Whitaker, (Haziran 1993) her yıl baypas ameliyatından 15.000 kadar hastanın öldüğünü yazmıştı; oysa ki şelasyon gibi “daha iyi teşhis ve alternatif tedavilerle hayatlarının kurtulması mümkündü.”

DİYETİSYENLİĞİ POPÜLER YAPAN ŞEY…

Rockefeller yapılanmasına dahil olan tıbbi doktorlar ve onların fino köpekleri gibi kayıtlı diyetisyenleri, sürekli olarak sağlıklı olmayan gıdalar (süt ürünleri, proses yağlar, mayonez, margarin, kahve, vs) öneriyorlar; oysa söz konusu gıdalar serbest radikal patolojiye, kardiyovaskuler hastalıklara, kansere ve diğer sorunlara yol açıyor. Bu durum, kısmen, Ortodoks doktorları ve Rockefeller yapılanmasına mensup diyetisyenleri bu denli popüler yapan bir şey; keza size en çok sevdiğiniz balıklardan vazgeçmenizi tavsiye etmeksizin sizin kendi kendinizi öldürmenize izin veriyorlar. Bu durum, aynı zamanda, ortalama hastanın bütüncül doktorlardan ve beslenmeyle ilgili kiropratiktik yapanlardan uzak durmasına yol açıyor; keza bu kişiler sizden hiç kuşku yok ki sağlıksız besinleri ve kötü alışkanlıklarınızı sonlandırmanızı talep edeceklerdir.

HASTALIKLARIN YARISININ SEBEBİ…

Tıp doktoru Joseph Price, M.D. ise, “Kalp atardamarları, Kolesterol, Klor” başlıklı kitabında, içme suyundaki klorun, kardiyovaskuler hastalıkların büyük çoğunluğunun sebebi olduğunu yazmıştı. Doktor Kurt Oster ve Doktor Donald Ross ise, XO Faktör adlı kitaplarında, homojenleştirilmiş süt içindeki ksantin oksitleyici enzimlerin kardiyovaskuler hastalıkların neredeyse yarısının sebebi olduğunu belirtmişlerdi. Dr. George Meinig, D.D.S., ‘Kök Kanal Örtbas' adlı kitabında, kök kanalların, vücudun tüm bölgelerine –özellikle de kalbe- yayılan bakterileri barındırdığını, endokartitis, miyokarditis ve kalp hastalıklarına sebep olduğunu, aynı zamanda tüm vücuttaki diğer kronik enfeksiyon ve dejeneratif hastalıkların da %70'ine yol açtığını söylemişti. Tıp doktoru Stephen Langer, ‘Çözüldü: Hastalığın Bilmecesi', adlı kitabında ise, Ortodoks yaklaşımlar sonucunda sürekli kötü bir şekilde yönetilen tiroid işlevinin kandaki kolesterol düzeylerinin yükselmesine sebep olduğunu ve kardiyovaskuler hastalıkları tetiklediğini belirtmişti.

KLOR MU DEDİNİZ?

Ortodoks yaklaşımlar, sizi hasta, bağımlı ve sürekli yeniden hastalanan bir şekilde tutmak için, klorun, süt ürünlerinin, kök kanalların, hipo-tiroidin, serbest radikal patolojinin ve tedavisinin ve serbest radikalleri nötralize eden şelasyon terapisinin rolünü gözden düşürür; kan damarlarındaki ağır metal zehirlenmesi ve blokajları ortadan kaldırır.

HASTALIKLARIN ÇOĞU ÖNLENEBİLİR AMA…

ABD Sağlık, Eğitim ve Refah eski Bakanı Joseph Califano'nun tahminlerine göre; tüm hastalıkların ve erken ölümlerin üçte ikisi, aslında önlenebilir türden. Doktorların alternatif iddialarına göre; tüm hastalıkların %90'ına kadarı önlenebilir ve yaşam biçimlerinde sağlıklı değişimler yaratıp doğal terapilere yöneldikçe ortadan kaldırılabilir. Bu tahminler temelinde, tüm kardiyovaskuler hastalıklardan kaynaklı ölümlerin yaklaşık %80'inin –yani 800.000 ölüm- eğer tıp tekeli hastalık ve ölüm yerine sağlığı teşvik etmiş olsaydı, önlenebilir nitelikteydi. Eğer Ortodoks yaklaşımlar tarafından şelasyon terapisi serbest radikal patoloji kaynaklı kardiyovaskuler hastalıkların doğal bir tedavisi olarak kabul edilirse, ve eğer klorlu içme suları, süt ürünleri, kök kanalları ve hipo-tiroidin tehlikeleri hakkında size gerçekleri açıklarlarsa, bu abesle iştigal ölümler de önlenebilir hale gelecektir.

İLAÇLAR KANSERE YOL AÇIYOR

Rockefeller tarafından proses edilmiş besinler ve toksik ilaçlar, planlanandan daha fazla kansere sebep oluyor ve elbette bütüncül terapiler de yok hükmünde sayılıyor. Her sene kanserden yarım milyon insan ölüyor. Abesle iştigal olan bu ölümlerin en az %50'si, ozon, hidrojen peroksit, şelasyon, oksijen terapilerinin yanı sıra iyi bir detoks diyeti eşliğinde önlenebilir. Rockefeller'ın tıp doktorları, her sene ABD'de Rockefeller'ın ilaçları, cerrahisi ve radyasyonuyla 250.000 kanser hastasını öldürüyorlar.

Serbest radikal patoloji ve hipotiroidi kötü yönetmenin yanı sıra, Ortodoks tıp doktorları rutin bir şekilde sistemik toksisiteyi, alerjiyi, kandidiyazı, kronik yorgunluk sendromunu, hipoglisemiyi, kabızlığı ve diğer bilinen metabolik bozuklukları yok sayıyorlar, küçümsüyorlar, itibarsızlaştırıyorlar ve kötü yönetiyorlar. Teşhis edilmemiş, kötü teşhis edilmiş, tedavi edilmemiş ve kötü tedavi edilmiş olan bu çok rastlanan metabolik hastalıklar, kardiyovaskuler hastalıkların, kanserin, eklem iltihaplarının, zayıf bağışıklık sisteminin, yorgunluğun, depresyonun, kilo almanın ve diğer tüm sağlık sorunları ile hastalıkların temel sebebini oluşturmaktadırlar.

SAHTE VE SATILIK HASTALIKLAR…

Tıbbi doktorlara, Rockefeller denetimindeki tıp okullarında, söz konusu temel metabolizma bozukluklarının, kronik şikayetçiler ve hastalık hastası kişiler tarafından uydurulan ve büyük oranda hayal gücü ürünü sahte hastalıklar oldukları, gerçek doktorların bu sahte hastalıkları görmezden gelmeleri, küçümsemeleri ve gözden düşürmeleri gerektiği, sadece safsatalarla uğraşan bütüncül tıp doktorlarının, bütüncül kiropratisyenlerinin ve natüropati üzerinde uzmanlaşmış kişilerin bu sahte hastalıkları safsata yollardan tedavi ettikleri öğretiliyor.

SİZİ BU HALE TIP GETİRDİ

Tıp doktoru Stuart Berger, “What Your Doctor Didn't Learn in Medical School” (Doktorunuzun Tıp Doktorunda Öğrenmedikleri) (1988) başlıklı kitabında şöyle der: İlaç-odaklı Ortodoks tıp doktorları, sizi gereksiz yere hasta, usanmış, depresif ve malul hale getirir ve bunun için de metabolizmayla ilgili temel bozuklukları görmezden gelirler ve yanlış tedavi uygularlar. Sonuç olarak, Rockefeller yapısına mensup doktorların bilmedikleri (ve özellikle eklemek isterim) ve bilmezden geldikleri şeylerin neticesinde, milyonlarca Amerikalının yaşantısı boşa harcanır ve hatta kaybolur.

MODERN TIP, BİLİMSEL DEĞİLDİR, ŞARLATANLARLA DOLUDUR

Modern tıp, bilimsel değildir. Siyasi olarak güdülenmiş bir tıp soykırımıdır ve şarlatanlıklarla doludur; çünkü Rockefeller ve ilaç endüstrisine sahip olan ve denetleyen diğer uluslararası haydutlar, aynı zamanda ABD ve dünya çapındaki tüm tıbbi ve bilimsel araştırmaları da kontrol etmektedirler; böylelikle kanser, kardiyovaskuler hastalıklar, eklem iltihapları, AIDS ve diğer sağlık sorunlarını tedavi etmek üzere doğal terapilerin tüm bilimsel keşiflerini yok sayarlar.

ULUSLARARASI DÜZEYDE RÜŞVET…

Uluslararası düzeyde rüşvet ve yolsuzluk, ilaçların sınanma aşamasında çevrilen dalavereler, veri uydurmaları, Dr Braithwaite'e göre oldukça yaygındı (Townsend Letter for Doctors, Ocak, 1994). Bu rapor, tıbbi araştırmacıların, teste konu olan deneklerin öldüğünü veya hastaneden ayrıldıklarını raporlamadıklarını belirtmektedir: kötü sonuçlar raporlanmamaktadır. Ayrıca, bazı tıp araştırmaları, yıllık 1 milyon dolar kazanmaktadır ve gelecekte işini devam ettirebilmek için sonuçlar üzerinde tahrifat yapmak üzere yoğun baskı söz konusudur.

FARMASÖTİK ENDÜSTRİSİ, YASAMA ORGANINI SATIN ALMIŞTIR.

“Batı Almanya'nın prestijli haftalık dergisi Der Spiegel (24 Haziran 1985)... Bir kural olarak, ilaç şirketleri münferit politikacılara ve bunlar arasından seçilen ve sağlık politikasını belirleyen kamu yetkililerine belli bir para verirler. Milyarlarca dolar değerindeki farmasötik endüstrisi, yasama organını satın almıştır.”

DOKTORUNUZA RAĞMEN SAĞLIKLI BİR ÇOCUĞU NASIL YETİŞTİRİRSİNİZ: MÜMKÜN OLDUĞUNCA DOKTORUNUZDAN SAKININIZ

Tıp Doktoru Robert Mendelsohn, “How to Raise a Healthy Child In Spite of Your Doctor” (Doktorunuza Rağmen Sağlıklı bir Çocuğu Nasıl Yetiştirirsiniz?) başlıklı kitabında şöyle yazar: “kötü ilaçların büyük kısmı ABD'de uygulanmaktadır. Doktorlar, tıp eğitiminin önleme yerine müdahale konusundaki önceliği, ilaçlar ve teknolojiye olan bağımlılığı ve her bir (tıp) öğrencisinin beynine kazınan bağışlanamaz ritüeller, ayrıntılar ve bencil davranışlar yüzünden bozulmuşlardır. Beyinleri kurumsal budalalıklarla o denli dolmuştur ki, sağduyuya hiçbir yer kalmamıştır. Davranışlar konusunda uzun zamandır yaptığım gözlemler ve binlerce çocuğun tedavisinde edindiğim deneyim temelinde ailelere tavsiyem, “mümkün olduğunca doktorunuzdan sakınınız” şeklindedir.”

Dr. Mendelsohn; “çocukluk hastalıklarının önündeki en büyük tehdidin, onları kitlesel bağışıklıklar yoluyla hastalıklardan korumak için yapılan tehlikeli ve etkisiz çabalardan ileri geldiğini” söylemektedir.

TÜM AŞILARI REDDEDİN

Kitlesel aşılama kampanyalarının, herhangi bir çocukluk hastalığını (çocuk felci dâhil) ortadan kaldırdığı konusunda inandırıcı herhangi bir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Dr Mendelsohn, “sizi çocuğunuza yönelik tüm aşıları reddetmek konusunda uyarmaktadır.”

AŞILARIN AMACI: GİZLİ PROVİRÜSLER YARATMAK ÜZERE İNSANLARDA RNA OLUŞUMUNUN TOHUMLARINI ATMAK

“Rıtgers'ten Dr. Robert Simpson 1976 yılındaki bir makalesinde ise şöyle der: grip, kızamık, çocuk felci gibi hastalıklara yönelik aşılama programları, gizli provirüsler yaratmak üzere insanlarda RNA oluşumunun tohumlarını atabilir. Uygun koşullar altında harekete geçirildiğinde, birçok hastalığa sebep olabilirler. Bunlara örnek olarak; romatizma eklem iltihabı, multipl skleroz, sistemik lupus erythematosus, Parkinson ve belki de kanseri göstermektedir.”

Şubat-Mart 1994'te Townsend Letter for Doctors'ta yayımlanan bir makalede şöyle denmekteydi: “Kitlesel aşılamalar ve antibiyotikler, bir yüzyıl sonrasına kadar sahneye çıkmadılar.” Birçok bulaşıcı hastalık 1850'li yıllarda ortaya çıktı. 1950 yılı itibariyle birçok bulaşıcı hastalık yok oldu veya gizli bir şekle büründü. “Ne yazık ki, aşılamalara çok önem verildi (ve halen de veriliyor). Halen Rotary'nin milyonlarca doları, oyunun kurallarının ciddi biçimde değiştiği konusunda en ufak bir fikri olmayan binlerce yöneticinin cebinden alınıyor: Salk aşısının çocuk felci oranını %400-600 arasında sıçrattığı neredeyse tüm eyaletlerde ise, bu durum böylelikle sümenaltı ediliyor.”

MEDIKAL GESTAPO AŞILAR ARASINDA MANİPLASYON YAPIYOR

“İstatistiklere bakıldığında, çocuk felcinin neredeyse ani bir şekilde büyük bir sorun olmaktan çıktığını, ancak çocuk felcinin daha önceki yıllarda teşhis edildiği sayılarla neredeyse örtüşür şekilde menenjitin (bazen spinal menenjit veya multipl skleroz da denir) bir anda salgın boyutlarına ulaştığını görüyoruz. Aslında, 1971 yılında Kaliforniya Bulaşıcı Hastalıklar Devlet Raporu (1971) gösterir ki, 1955-1966 yılları arasında çocuk felci vakaları 272'den 50'ye geriledi; bu sırada viral menenjit ise 5'ten 256'ya fırladı. Ayrı bir rapor ise, çocuk felcinin artık menenjit ismiyle raporlandığını belirtir. Dolayısıyla, teşhis kriterlerinde birkaç küçük değişiklikten dolayı her yıl binlerce vaka olsa da, bugün artık çocuk felcinin yaşanmadığı söyleniyor. Kısacası, hükümetin medikal Gestaposu, çocuk felcinin ve diğer benzer hastalıkların ismini değiştirip menenjit yapmış; böylelikle çocuk felci aşısının çocuk felcini durdurmadığı gerçeğini örtbas etmiştir.

DOKTORLARA BASKI

Tıp doktoru ve “Racketeering in Medicine, The Suppression of Alternatives” (Tıpta Şantaj: Alternatiflerin Ortadan Kaldırılması) kitabının (1992) yazarı James Carter, şöyle yazar: “Kapalı kapılar ardında, organize tıp, metotlarını durdurmaları için alternatif doktorlar üzerinde ciddi baskı uyguluyor. Meslektaşları tarafından dışlanıyorlar ve etik davranmadıkları, sahtecilik yaptıkları ve diğer uydurma bahanelerle kendilerine saldırılarda bulunuluyor; zihinsel yetenekleri bile sorgulanıyor. Alternatif doktorlar, haksız yere, hastalarını para için sömürmekle suçlanıyorlar. Şarlatanlar olarak yaftalanan bu insanlar, haksız saldırılara ve düzmece suçlamalara konu oluyorlar – nesnel soruşturmalara değil.”

“Kurumsal çıkarlar, hangi tıbbi süreçlerin aranacağı ve geliştirileceğini belirler. Ticaret ve endüstrinin finansal devleti ve onların kurumsal sponsorlu hayırsever destekçileri (örneğin Amerikan Kanser Derneği) yatırımlarını temsil eden yasaların geçmesi için paralar harcayıp lobi yapıyorlar. Rekabeti ortadan kaldırmak niyetindeler.”

MEDIKAL TIRANLIK: SAĞLIKLI GIDA DÜKKANLARI VE BÜTÜNCÜL TIP DOKTORLARINA BASKIN

Rockefeller medikal Gestaposu, sağlıklı gıda dükkanları ve bütüncül tıp doktorlarına baskın yapıyor ve vitaminlerine, ozon makinelerine, radyonik makinelerine, bilgisayarlarına, kitaplarına, medikal ekipmanlarına ve diğer özel mülklerine el koyuyor. Yüz binlerce doların münferit olarak kaybı oldukça rastlanır bir durum olup el konulan mülkler, her ne kadar bütüncül doktora yönelik olarak herhangi bir resmi dava açılmamış olsa da, hiçbir zaman iade edilmedi. Bu medikal bir tiranlık ve net etkisi de hükümetin desteklediği küçük düşürme ve tıbbi soykırım uygulamaları, çünkü birçok insan, bu bütüncül doğal terapilerle tedavi edilemez.

INSANA ÖLDÜREN VE ZARAR VEREN BIR BAŞKA ENDÜSTRI VAR MI?

Bütüncül tıp doktoru Julian Whitaker, Health and Wellness Today'de (Ekim 1993) yayımladığı bir makalesinde şöyle yazmaktadır: “New England Journal of Medicine'in aktardığında göre, 1984 yılında sadece New York'ta standart hastane prosedürleri sonucunda 98.609 insana zarar verildi ve 13.451 kişi öldürüldü. Ulusal ölçekten bakıldığında, bunun anlamı; tıbbi hatalar ve yanlış uygulamalar sonucunda bir yıl içerisinde 1,4 milyon Amerikalıya zarar verilmesinin ve yaklaşık 186.000 kişinin öldürülmesinin mümkün oluşudur. Bir yılda bu kadar çok insanı öldüren ve zarar veren bir başka endüstri daha arayın da bulasınız.”

AMELİYATLARIN ÇOĞU GEREKSİZ

Dr. Robert Schenieder, “When to say No to Surgery” (Operasyonlara Ne Zaman Hayır Denir) adlı kitabında, tüm operasyonların %25'inin, bademcik ameliyatı ve rahim ameliyatlarının ise %25'inin gereksiz olduğunu söylüyor. Her yıl yapılan 25 milyon ameliyat arasında, bu da demek oluyor ki her sene 6 milyon kadar gereksiz ameliyat yapılıyor. Tıp uzmanlarına göre, 6 milyon gereksiz ameliyat içinde 83.000 kadar Amerikalı her sene gereksinim duymadıkları operasyonlar sonucunda ölüyorlar.

HER YIL 140.000 KİŞİ ILAÇLA ÖLDÜRÜLÜYOR

Marti Kheel, Townsend Letter for Doctor'da (1992), ABD Gıda ve İlaç İdaresi FDA verilerini temel alarak, ABD'de 1,5 milyon kişinin 1978 yılında reçeteli ilaç alımı sonucunda hastanelik olduğunu belirtmektedir. Ve hastaneye kaldırılan hastaların %30 kadarı, kendilerine uygulanan terapi sonucunda daha büyük bir hasar görmektedirler. Khell bu noktada şöyle der: “ABD'de ilaç alarak öldürülen insan sayısının her sene 140.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.”

Dr. Michael A. Schmidt ise, “Beyond Antibiotics” (Antibiyotiklerin Ötesinde) adlı kitabında, tüm antibiyotiklerin %60 kadarının gereksiz yere reçetelendiğini, tedavi etmeyi iddia ettikleri sonuçlara sebep olduklarını ve iyileşen hijyen ortamları sonucunda antibiyotiklerin değil ölüm oranlarının arttığını belirtmektedir.

HASTALAR AÇISINDAN HASTANELER TEHLIKELI YERLERDIR

Medical Heretic'te aktarıldığına göre ise; 25 yıl boyunca pratisyen doktorluk yapan tıp doktoru Robert Mendelsohn şöyle yazmıştır: “Yıllık fiziksel incelemeler, bir sağlık riskidir. Hastalar açısından hastaneler tehlikeli yerlerdir. Çünkü örneğin içeri girerken sizde olmayan bir enfeksiyon ve hastalık kapmış şekilde çıkabilirsiniz oradan. Ameliyatların çoğu pek fazla yarar sağlamaz, büyük bölümü de zarara sebep olur. Tıbbi test laboratuvarları, şaşırtıcı biçimde %50 hatalıdır.” Dr. Mendelsohn, şunu söyleyerek sözlerine son verir: “Modern tıbbın %90'ından çoğunun (doktorlar, hastaneler, ilaçlar ve ekipmanlar) yeryüzünden yok

Yorum Yap

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı!
CHP'den eksik ama doğru tohum hamlesi

CHP'den eksik ama doğru tohum hamlesi

2006 yılında çıkarılan ve yürürlükteki 5553 sayılı kanın kadim / atalık /ananevi / eski / fıtrî / tabii tohumlarla ilgili pek çok konuda yasaklar getiriyordu. Genetik yapısıyla oynanıp hibrit adı altında satılan tohumları dayatan ve tabii tohumlara yönelik yasak getiren kanunun değişmesi için CHP, TBMM'ye teklif sundu. Gıda Hareketi olarak tüm siyasi partilere bu teklifi destekleme ve bir an evvel kanunlaştırma çağrısı yapıyoruz.

Bayer insanlığı kanser yaptığını kabul etti

Bayer insanlığı kanser yaptığını kabul etti

Alman ilaç ve kimya devi Bayer, yabani otlara karşı kullanılan glifosat maddesinin kansere yol açtığı gerekçesiyle hakkında açılan davalarda anlaşma yoluna gitti. Bayer, davacılara 10 milyar 900 milyon dolar ödeyecek.

GDO'lu tohum yok cümleleri yalanmış, işte gerçekler

GDO'lu tohum yok cümleleri yalanmış, işte gerçekler

Türkiye’de GDO’lu tohumun üretim ve satışı yasak olmasına rağmen büyük bir skandal ortaya çıktı. Tarım ve Orman Bakanlığının her türlü deneme ve incelemeleri yapılarak satışına izin verilen belgeli tohum da bile GDO tespit edildi.

Meyve ve sebzelerdeki büyüme hormonuna dikkat

Meyve ve sebzelerdeki büyüme hormonuna dikkat

Karpuzun içindeki çatlaklar çok büyük bir tehlikenin habercisi olabilir. Bu çatlaklar, forchlorfenuron adındaki büyümeyi artırıcı kimyasalın sonucunda oluşuyor.

Şeker ve şekerli içecekler kanser riskini artırıyor

Şeker ve şekerli içecekler kanser riskini artırıyor

Fransız bilim adamlarının yaptığı araştırma, günde fazladan 100 mililitre şekerli içeceğin, kansere yakalanma riskini yüzde 18 artırdığını gösterdi.

Gerçekler er geç ortaya çıkar: İşte ilginç bir araştırma

Gerçekler er geç ortaya çıkar: İşte ilginç bir araştırma

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesinde bir grup bilim insanı, deney hayvanlarıyla yaptığı çalışmada, yayık tereyağının 'öğrenmeyi olumlu etkilediğini', 'margarinin ise 'depresyonu tetiklediğini' tespit etti. Kaynak: Bilim adamları margarin, ayçiçek yağı, zeytinyağı ve tereyağını inceledi sonuç şaşırtıcı

'Aflatoksin içermeyen süt bulamadım'

'Aflatoksin içermeyen süt bulamadım'

Akredite laboratuarda yaptırdığım analiz sonuçlarında aflatoksin içermeyen süt bulamadım. Tamamen önlenebilir bu durum üretici hatası olup, sütü işleyen firmalarla hiçbir ilgisi yoktur.

Yerli sığır ırklarımız ve sağlıklı süt

Yerli sığır ırklarımız ve sağlıklı süt

Ülkemizde, dünya sığır ırkları listesine girmiş 4 ana sığır ırkı bulunmaktadır.

Gıda Hareketi bir kez daha haklı çıktı

Gıda Hareketi bir kez daha haklı çıktı

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi'nin dünyada bir benzeri daha olmayan Ambalajlı İçme Suları Raporu yayınlandığında başta su firmaları olmak üzere Sağlık Bakanlığı'nın saldırısına maruz kalmıştı. Suç duyurularında bulunulmuş ancak savcılar Gıda Hareketi yetkililerini haklı bulmuştu.