Bedenin yaralanan kısmında kan, 80’den fazla kimyasal reaksiyonun rol aldığı akıl almaz bir süreçle pıhtılaşıyor. Mikroplarla savaşan akyuvarlar yaralı bölgeye geliyor, özel proteinler doku yapım çalışmalarına girişiyor.
Pıhtılaşmanın sırları / Selcen Pirge / Atlas Dergisi / Haziran 2011
Bedenin yaralanan kısmında kan, 80'den fazla kimyasal reaksiyonun rol aldığı akıl almaz bir süreçle pıhtılaşıyor. Mikroplarla savaşan akyuvarlar yaralı bölgeye geliyor, özel proteinler doku yapım çalışmalarına girişiyor.
Vücudumuzda her an anlaşılması güç sayısız işlem birbiri ardına meydana geliyor ve biz çoğunun farkına bile varmıyoruz, Yemek için çene kadarımızı çalıştırmamız gerekiyor ama baş aşağı olsak bile kokmayı yemek borusundan ı düşünmemize ki, midemizdekilerin indirilip kana karışması, kalbimizin çalışması gibi işler bize bağlı değil.
Kalp alışının hızını ve ritmini kalbin elektrik sistemi kontrol ediyor. İnsanın kalp kası, bir günde aşağı yukarı 100 bin defa kan pompalıyor Her defasında atardamarlar genişliyor, daralıyor. Esneklik, kan akısını kolaylaştırması bakımından önemli. Damarların sert olması, kalbin daha fazla çalışması anlamına geliyor.
Kısa süre önce damarlarımıza esneklik veren tropoetastin adlı proteinin seklini ortaya çıkaran araştırma ekibinden Dr. Clair Baldock, "Deneyler, tropoclastinin boyunun sekiz katı uzayıp orijinal sekline geri dönebildiğini gösteriyor" diyor. Baldock, çok sayıda tropoelastinin koordineli şekilde, kusunuz montajının dokulara esneklik verdiğini ifade ediyor.
Yine kısa bir süre önce, kan pıhtısının ana maddesi olan fibrin ağlarının süper elastikiyetinin temelindeki yapısal sırlar ortaya çıktı. Ancak, bundan bahsetmeden önce biraz pıhtılaşmayı anlatalım. Pıhtılaşma, 80'den fazla kimyasal reaksiyonun rol aldığı akıl almaz bir süreç.
Diyelim soğan doğrarken elimiz kesildi, hemen endotelin adlı bir madde salgılanıyor ve kesilen damar büzüşmeye başlıyor. Bu arada, kanda bulunan trombosit adlı hücreler minik kollarıyla birbirlerine ve yaralı bölgeye yapışıp tıkaç gibi deliği kapatıyor. Öte yandan, art arda meydana gelen zincirleme reaksiyonlar sonucunda fibrin ağları oluşuyor. Kan hücreleri örümcek ağına benzeyen ağlara takılıyor ve kan pıhtılaşıyor.
Kan pıhtısının, damardan dışarıya akan kanı durduracak kadar sert, fakat damarın içindeki normal kan akışının önünü kesmeyecek kadar da elastik olması gerektiği belirtiliyor. Hollanda'nın AMOLF araştırma laboratuvarından Dr. Gijsje Koenderink ve ekibi 2010 yılında fibrin liflerinin önceden sanıldığından 100 kat daha esnek olduğunu keşfetti.
Bilim insanları, fibrinin nasıl hem çok güçlü hem de çok esnek olabildiğini anlamaya çalışıyor.
Bir yaranın iyileşme süreci, yaralanma anıyla başlayan kompleks olaylar dizisi. Mikroplara karşı çeşitli silahlarla donanmış akyuvarlar, uzaktan yarayı tespit ederek yaralı bölgeye gidiyor. Weizmann Bilim Enstitüsünden Profesör Ronen Alon ve ekibinin araştırmasına göre, çok sayıda küçük "bacakla" seri bir şekilde damar yüzeyine bağlanıp ayrılarak hızla bölgeye ulaşıyorlar.
Bakterileri yutan ya da ağ atarak yakalayan nötrofil adındaki akyuvarlar, yaralanmaya en önce tepki veren bağışıklık sistemi elemanlarından. Hücre zarları, patlayıp açılana kadar büzülüyor ve içlerindeki nükleik asit, enzim karışımı hızla boşalıyor. Bu karışımdan oluşan ağlar bakterileri yakalıyor ve öldürüyor.
Tenascin-C, örümceğe benzeyen altı bacaklı büyük bir protein, yaralı bölgede hücre dışı matriksin inşasında görev alıyor.
İyileşme sürecindeki rolünü inceleyen Imperial College'den Dr. Kim Midvvood, hücre dışı matriksi “hücrelerin evleri” olarak tanımlıyor. “Barınma, besin sağlıyor ve hücreye nasıl davranacağım söyleyen sinyaller gönderiyor” diyor.
Midvvood, Tenascin-C yaramı kenarlarında beliriyor, isi bitince 4 gidiyor. Araştırmalarını Journal of Rio logical Chemistry'nin Şubat 2011 sayı tında yayımlayan Imperial Cottege'den bilim insanları, dur ve devam fonksiyon lan olduğunu da keşfetti.
Yaralanan dokunun yenilenmesi bir yana deri hücrelerimizden kan hücrelerine, organlarımıza kadar vücudumuz sürekli bir değişim içinde. Yaklaşık beş yıl önce, Stockholm'da bulunan Karolinska Enstitüsü'nden Dr. Jonas Frisen ve meslektaşları, yeni bir yöntem kalkınarak bir yetişkinin bedenindeki hücrelerin ortalama yaşının yedi, on yıl arasında olabileceği sonucuna vardı.
Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi'nden kök hücre uzmanı Dr. Markus Gaeanpa, yetişkin bir insanın karaciğerinin 500 günde tamamen değiştiği kanısında. Frisen ve ekibinin yeni çalışmalarına göre de, normal bir yaşam süresi içinde kalp hücrelerinin yaklaşık yarısı değişmiş oluyor. Tabii, çok hızlı değişen hücrelerde de var. İnsanın midesini kaplayan hücrelerin beş günde bir değiştiğini belirtiyor.
2006 yılında çıkarılan ve yürürlükteki 5553 sayılı kanın kadim / atalık /ananevi / eski / fıtrî / tabii tohumlarla ilgili pek çok konuda yasaklar getiriyordu. Genetik yapısıyla oynanıp hibrit adı altında satılan tohumları dayatan ve tabii tohumlara yönelik yasak getiren kanunun değişmesi için CHP, TBMM'ye teklif sundu. Gıda Hareketi olarak tüm siyasi partilere bu teklifi destekleme ve bir an evvel kanunlaştırma çağrısı yapıyoruz.
Alman ilaç ve kimya devi Bayer, yabani otlara karşı kullanılan glifosat maddesinin kansere yol açtığı gerekçesiyle hakkında açılan davalarda anlaşma yoluna gitti. Bayer, davacılara 10 milyar 900 milyon dolar ödeyecek.
Türkiye’de GDO’lu tohumun üretim ve satışı yasak olmasına rağmen büyük bir skandal ortaya çıktı. Tarım ve Orman Bakanlığının her türlü deneme ve incelemeleri yapılarak satışına izin verilen belgeli tohum da bile GDO tespit edildi.
Karpuzun içindeki çatlaklar çok büyük bir tehlikenin habercisi olabilir. Bu çatlaklar, forchlorfenuron adındaki büyümeyi artırıcı kimyasalın sonucunda oluşuyor.
Fransız bilim adamlarının yaptığı araştırma, günde fazladan 100 mililitre şekerli içeceğin, kansere yakalanma riskini yüzde 18 artırdığını gösterdi.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesinde bir grup bilim insanı, deney hayvanlarıyla yaptığı çalışmada, yayık tereyağının 'öğrenmeyi olumlu etkilediğini', 'margarinin ise 'depresyonu tetiklediğini' tespit etti. Kaynak: Bilim adamları margarin, ayçiçek yağı, zeytinyağı ve tereyağını inceledi sonuç şaşırtıcı
Akredite laboratuarda yaptırdığım analiz sonuçlarında aflatoksin içermeyen süt bulamadım. Tamamen önlenebilir bu durum üretici hatası olup, sütü işleyen firmalarla hiçbir ilgisi yoktur.
Ülkemizde, dünya sığır ırkları listesine girmiş 4 ana sığır ırkı bulunmaktadır.
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi'nin dünyada bir benzeri daha olmayan Ambalajlı İçme Suları Raporu yayınlandığında başta su firmaları olmak üzere Sağlık Bakanlığı'nın saldırısına maruz kalmıştı. Suç duyurularında bulunulmuş ancak savcılar Gıda Hareketi yetkililerini haklı bulmuştu.
Yorum Yap
Yorumlar