Yaşam kalitemizi olumsuz yönde etkileyen en büyük iki faktörden birisi STRES, diğeri de ikiz kardeşi olan DEPRESYONdur. Kontrol altına alınamaması ya da yönetilememesi (yaşam şartının değiştirilememesi) durumunda hayatı çekilmez hale getirebilir.
Prof Dr Hüseyin Koç
Yaşam kalitemizi olumsuz yönde etkileyen en büyük iki faktörden birisi STRES, diğeri de ikiz kardeşi olan DEPRESYONdur. Kontrol altına alınamaması ya da yönetilememesi (yaşam şartının değiştirilememesi) durumunda hayatı çekilmez hale getirebilir. Stres, bugün itibariyle modern hayatın insanlara bulaştırdığı yönetimi ve kontrolü zor bir hastalıktır. Kaynağı; korku, endişe, güvensizlik, gerginlik, huzursuzluk, iş ve aile hayatındaki düzensizlik, ekonomik sıkıntılar, iş kaybı, iş yükü, ayrılık olup paylaşamama, kaynaşamama, kararsızlık, karamsarlık, yoğunlaşamama, anksiyete, uyku bozuklukları, anoreksi ve değersizlik hissi gibi değişik fiziksel ve psikolojik şekillerde tezahür etmektedir. Bu haller insanın bedenini fiziksel olarak olumsuz etkileyip kansere, kalp-damar hastalıklarına, sindirim sistemi rahatsızlıklarına sebep olduğu gibi ruhsal sağlığımızın bozulması nedeniyle zihinsel sorunları da tetiklemektedir.
Bu sorunların çözümü için önerilen çok sayıda yöntem varsa da büyük çoğunluğu başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Kimyasal kullanımı yoluyla önerilen çözümlerin, özellikle yoğun ve uzun süreli olması halinde, beden adeta atık madde deposu haline gelir ki bakiye etki dolayısıyla kısa zaman sonra yeni bir hastalığı da davet etmektedir. Stres ve depresyonu kontrol edemeyenlerden bazıları; sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı gibi kimi zararlı alışkanlıklara da yönelebilmektedir.
Bu ve benzeri sorunlar, vücutta, mutluluk hormonu olarak tanımlanan SEROTONİN eksikliğine neden olmaktadır. Zira düşük serotonin miktarında; depresyon, anksiyete duygu, durum bozuklukları, obsesif komplusif (saplantı ve takıntılar) panik bozukluklar, saldırgan davranışlar, aşırı sinirlilik, öfke nöbetleri, zihinsel ve fiziksel yorgunluk, uyku sorunları, beslenme bozuklukları, cinsel fonksiyon bozuklukları, bunaltı, huzursuzluk, gerginlik, konsantrasyon ve özgüven eksikliği gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Vücut tasarımımız, serotonini kendisi üretebilme yeteneğindedir ancak serotonin üretimine uygun yeterli miktarda besinler alınmalıdır. Bunlardan bazıları kısaca özetlenmiştir.
Serotonin hormonunu güçlü bir şekilde destekleyen hiperisin maddesi sarı kantaronda yüksek oranda bulunmaktadır. Sarı kantaron, ekinazya + oğulotu karışımı sinirsel rahatsızlıklara karşı kullanılabilecek en güçlü bitkilerdir. Ruhsal ve fiziksel sakinleştirici özelliği ile bilinen ve sinir krizleri, depresyon, gerginlik, depresif huzursuzluk, istem dışı kasılmalar ve hafıza zayıflığına karşı kullanılabilecek diğer bir bitki ise oğul otudur. Kedi otu bitkisi; sinirlilik, asabiyet, dalgınlık, yorgunluk, gerginlik durumlarından kurtulabilmek amacıyla değerlendirilebilmektedir. Biranın hammaddesi olan şerbetçi otu da merkezi sinir sistemi üzerindeki yatıştırıcı etkisi ile iyi bir uyku ilacı etkisi yapmaktadır.
Gevşetici özellikteki triptofan maddesi içeren yumurta sarısı, tavuk eti, karaciğer, sardalya balığı, süt ve peynire daha fazla yer verilmelidir. Et'te triptofan bulunmasına karşılık uyarıcı maddeler de yer almaktadır. Eti fazla tüketenler çoğunlukla asabi ve hırçındır.
Kalsiyumca zengin besinler de gevşetici etkiye sahiptir. Süt, triptofan ve kalsiyumca zengin olup etkili bir antistres besindir. Zengin manyezyum içeren ıhlamur, kepekli hububutlar, ceviz ve yeşil sebzeler ile marul, fesleğen, anason, nane, adaçayı, soğan da gevşetici besinler arasındadır. Bu konuda kekik ve portakal balı ayrıcalıklıdır. Tirosin ve kolin maddeleri, zihinsel yorgunluğu gidermekte ve sinirleri korumaktadır. Tirosin maddesi yer fıstığı, mercimek, bakla, kuru fındık ve tavşan etinde; Kolin ise bira mayası, balık, yer fıstığı, buğday filizi ve ıspanakta bulunur. Kahve ve çay gibi uyarıcı içecekler ile esanslardan uzak durulmalıdır.
Yeni Akit
2006 yılında çıkarılan ve yürürlükteki 5553 sayılı kanın kadim / atalık /ananevi / eski / fıtrî / tabii tohumlarla ilgili pek çok konuda yasaklar getiriyordu. Genetik yapısıyla oynanıp hibrit adı altında satılan tohumları dayatan ve tabii tohumlara yönelik yasak getiren kanunun değişmesi için CHP, TBMM'ye teklif sundu. Gıda Hareketi olarak tüm siyasi partilere bu teklifi destekleme ve bir an evvel kanunlaştırma çağrısı yapıyoruz.
Alman ilaç ve kimya devi Bayer, yabani otlara karşı kullanılan glifosat maddesinin kansere yol açtığı gerekçesiyle hakkında açılan davalarda anlaşma yoluna gitti. Bayer, davacılara 10 milyar 900 milyon dolar ödeyecek.
Türkiye’de GDO’lu tohumun üretim ve satışı yasak olmasına rağmen büyük bir skandal ortaya çıktı. Tarım ve Orman Bakanlığının her türlü deneme ve incelemeleri yapılarak satışına izin verilen belgeli tohum da bile GDO tespit edildi.
Karpuzun içindeki çatlaklar çok büyük bir tehlikenin habercisi olabilir. Bu çatlaklar, forchlorfenuron adındaki büyümeyi artırıcı kimyasalın sonucunda oluşuyor.
Fransız bilim adamlarının yaptığı araştırma, günde fazladan 100 mililitre şekerli içeceğin, kansere yakalanma riskini yüzde 18 artırdığını gösterdi.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesinde bir grup bilim insanı, deney hayvanlarıyla yaptığı çalışmada, yayık tereyağının 'öğrenmeyi olumlu etkilediğini', 'margarinin ise 'depresyonu tetiklediğini' tespit etti. Kaynak: Bilim adamları margarin, ayçiçek yağı, zeytinyağı ve tereyağını inceledi sonuç şaşırtıcı
Akredite laboratuarda yaptırdığım analiz sonuçlarında aflatoksin içermeyen süt bulamadım. Tamamen önlenebilir bu durum üretici hatası olup, sütü işleyen firmalarla hiçbir ilgisi yoktur.
Ülkemizde, dünya sığır ırkları listesine girmiş 4 ana sığır ırkı bulunmaktadır.
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi'nin dünyada bir benzeri daha olmayan Ambalajlı İçme Suları Raporu yayınlandığında başta su firmaları olmak üzere Sağlık Bakanlığı'nın saldırısına maruz kalmıştı. Suç duyurularında bulunulmuş ancak savcılar Gıda Hareketi yetkililerini haklı bulmuştu.
Yorum Yap
Yorumlar