Eski BM Konut Hakkı Raportöru Miloon Kothari anlattı: 'Rio'dan Yeni Delhi'ye mega spor organizasyonları şehirleri borca batırıyor. Tepeden inme projeler için bahane oluyor. Umarım İstanbul olimpiyat oyunları için seçilmez...'
Elif İNCE / Radikal
Mimar Miloon Kothari, Birleşmiş Milletler'in (BM) ilk Konut Hakkı Raportörü olarak 2000-2008 arasında görev yaptı. Dünyadaki kentsel dönüşüm uygulamalarını, barınma hakkı ihlallerini araştırdı ve raporladı. Mimarlar Odası ve Kent Hareketleri'nin davetlisi olarak Türkiye 'ye gelen Kothari'yle, Tarlabaşı, Sulukule, Fener-Balat turunun ardından konuştuk. Kothari önceki gün de Dikmen'den Çinçin'e Ankara 'daki kentsel dönüşüm uygulamalarını gözlemlemişti. Türkiye'nin kentsel dönüşüm konusunda Çin'den bile hızlı davrandığını söyleyen Kothari, ‘'Olimpiyatlar bu uygulamaların daha da hızlanması anlamına gelecek. Bunun faturasını da yine şehir merkezinden kovulan azınlıklar ve fakirler ödeyecek, halkın değil ‘marka kent'in ihtiyaçları ön planda tutulacak'' diyor. İşte Kothari'nin sözlerinden satırbaşları
‘TEK OLUMLU ÖRNEK YOK'
* Dünya kupaları ve olimpiyat oyunları gibi büyük spor organizasyonlarının yapıldığı kentlere etkisi hep negatif. Dünyadaki bütün örnekleri inceledik, neredeyse tek bir olumlu örnek çıkmadı karşımıza. Buralarda zaten kentsel dönüşüm süreci başladıysa, yani fakir mahalleler çeşitli bahanelerle kentin dışına sürülüyor ve yerlerine lüks konutlar, AVM'ler yapılıyorsa, olimpiyat oyunları da bunun için harika bir bahane sunuyor. Çünkü dış yatırımcıyı cezbediyor, stadyumlara giden yollar, olimpik köyler gibi birçok proje için suni bir ‘ihtiyaç' yaratıyor. Bu süreçte şehrin master planı da şehir planlamasından uzmanlar da devre dışı kalıyor. Birdenbire tepeden inme birtakım projeler bu süreci ele geçiriyor.
‘MASRAFLAR HALKTAN ÇIKARILDI'
* Bu mega organizasyonlar şehirleri çok yüklü borçlara sürüklüyor. Olimpiyat komitesi size stadyum inşa etmek için para vermeyecek, yani masraflar devlet bütçesinden çıkacak. Yaşadığım Yeni Delhi'de oyunlardan sonra elektrik ve su faturaları birdenbire kabardı; hükümet bir açıklama yaparak faturaların oyunların yükünü karşılamak için artırıldığını itiraf etti. Aynısı Güney Afrika'daki Dünya Kupası sonrasında da oldu. Yani ‘istihdam sağlayacak, halkı kalkındıracak' diye pazarlanan organizasyonların faturası yine halka kesilmiş oldu.
'MAHALLELER BOŞ BEKLİYOR'
* Yeni Delhi'de 2010'daki İngiliz Milletler Oyunları sonrasında bir araştırma yaptık. Burada çok çarpıcı bir bulguyla karşılaştık: Oyunlar için boşaltılan 19 mahalleden 17'sinde aslında hiçbir spor organizasyonu yapılmamıştı. 400 bin insanın zorla tahliye edilmesinden sonra bu mahalleler hala boş bekliyor, muhtemelen yerlerine yeni alışveriş merkezleri ve lüks konutlar yapılacak.
'LONDRA'DA İNSANLAR YERLERİNDEN EDİLDİ'
* Londra'da olimpiyat oyunları için aynı Tarlabaşı'ndaki gibi uzun senelerdir ihmal edilen mahallelerde dönüşüm yapılması kararlaştırıldı. ‘Buralar canlanacak, yenilenecek' dendi. Ama neredeyse her mahallede insanlar yerlerinden edildi. Pekin'de de olimpiyat için binlerce insan şehirden sürüldü. Rio de Janeiro'da da aynı şey oldu: ‘favela'larda (gecekondu) zaten uyuşturucu trafiğinin önüne geçmek için hükümetin dönüşüm planları vardı. Şehrin dünya kupası ve olimpiyatları misafir etme kararıyla bu planlar hızlandı. Şu anda Rio'da örnek bir gelişme yaşanıyor aslında, bir grup akademisyen, aktivist, STK, mimar ve şehir plancısı bir araya gelerek bu organizasyonlar için yapılacak bütün projeleri denetleme kararı aldı. Uygulamaların barınma hakkı ihlal edilmeden gerçekleştirilmesi için yönetime baskı yapıyorlar.
'UMARIM İSTANBUL SEÇİLMEZ'
* İstanbul'da şu anda kentsel dönüşüm adı altında bunların hepsi zaten yaşanıyor. Dev projelerle insanlar yerlerinden ediliyor, şehir merkezleri düşük gelir gruplarından arındırılıyor. Olimpiyatların bu dönüşüm hızını kat kat artıracağını düşünüyorum, bu İstanbul için tam bir felaket olur. Şehrinizin olimpiyat oyunları için seçilmeyeceğini umuyorum.
'BARINMA DA İNSAN HAKKI'
* Türkiye Avrupa Birliği'ne başvuru sürecinde çeşitli insan hakkı ihlalleriyle gündeme geliyor. Barınma hakkı da insan hakkıdır, bu konuda Türkiye gönüllü imzaladığı ve uymakla yükümlü olduğu uluslararası anlaşmaları ciddi anlamda ihlal ediyor. Bu hak ihlallerinin AB'nin de gündemine getirilerek yanlış uygulamaların önüne geçilmesi için baskı oluşturulması gerekiyor.
‘TÜRKİYE DÖNÜŞÜMDE ÇİN'DEN HIZLI'
* Çin'de kentsel dönüşüm 15 yıl önce başladı. Komünist yönetime rağmen neoliberal bir politika izleniyor. Birçok dış yatırımcının da etkisiyle Şangay ve Pekin ‘modern, marka kent' olmak için bir yarışa girdi. Birçok tarihi mahalle yıkıldı, aynı Sulukule'deki gibi. Komünist sistemin koruduğu, sadece yaşlıların yaşadığı bölgeleri bile boşattılar. Şehirden kovulan insanlar köylere, kasabalara geri dönmek zorunda kaldı. Şangay'a gittiğimizde şehrin neredeyse dörtte üçünde tek bir yoksul veya evsiz insan göremedik. Birdenbire nereye gitti bu kadar insan? Türkiye dönüşümde Çin'den bile daha hızlı gidiyor bence, dünyada bu hızı başka hiçbir bir ülkede göremedim. Beni en çok rahatsız eden de dönüşümün yaşam şartlarını iyileştireceği söylemi ile gerçekleştirilmesi. Tarlabaşı'nda uyuşturucu satıldığından bahsediliyor ancak mahalleden uyuşturucu değil insanlar çıkartılıyor. Bu mahallelere kasten hizmet götürülmüyor, uzun yıllar terk edilmeye bırakılıyor ki sonra yenilemek için bir bahane olsun. Hükümetler ne yazık ki hiç uzun vadeli düşünemiyor, bu durum ileride kentlerde çok ciddi çatışmalara neden olacak.
2006 yılında çıkarılan ve yürürlükteki 5553 sayılı kanın kadim / atalık /ananevi / eski / fıtrî / tabii tohumlarla ilgili pek çok konuda yasaklar getiriyordu. Genetik yapısıyla oynanıp hibrit adı altında satılan tohumları dayatan ve tabii tohumlara yönelik yasak getiren kanunun değişmesi için CHP, TBMM'ye teklif sundu. Gıda Hareketi olarak tüm siyasi partilere bu teklifi destekleme ve bir an evvel kanunlaştırma çağrısı yapıyoruz.
Alman ilaç ve kimya devi Bayer, yabani otlara karşı kullanılan glifosat maddesinin kansere yol açtığı gerekçesiyle hakkında açılan davalarda anlaşma yoluna gitti. Bayer, davacılara 10 milyar 900 milyon dolar ödeyecek.
Türkiye’de GDO’lu tohumun üretim ve satışı yasak olmasına rağmen büyük bir skandal ortaya çıktı. Tarım ve Orman Bakanlığının her türlü deneme ve incelemeleri yapılarak satışına izin verilen belgeli tohum da bile GDO tespit edildi.
Karpuzun içindeki çatlaklar çok büyük bir tehlikenin habercisi olabilir. Bu çatlaklar, forchlorfenuron adındaki büyümeyi artırıcı kimyasalın sonucunda oluşuyor.
Fransız bilim adamlarının yaptığı araştırma, günde fazladan 100 mililitre şekerli içeceğin, kansere yakalanma riskini yüzde 18 artırdığını gösterdi.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesinde bir grup bilim insanı, deney hayvanlarıyla yaptığı çalışmada, yayık tereyağının 'öğrenmeyi olumlu etkilediğini', 'margarinin ise 'depresyonu tetiklediğini' tespit etti. Kaynak: Bilim adamları margarin, ayçiçek yağı, zeytinyağı ve tereyağını inceledi sonuç şaşırtıcı
Akredite laboratuarda yaptırdığım analiz sonuçlarında aflatoksin içermeyen süt bulamadım. Tamamen önlenebilir bu durum üretici hatası olup, sütü işleyen firmalarla hiçbir ilgisi yoktur.
Ülkemizde, dünya sığır ırkları listesine girmiş 4 ana sığır ırkı bulunmaktadır.
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi'nin dünyada bir benzeri daha olmayan Ambalajlı İçme Suları Raporu yayınlandığında başta su firmaları olmak üzere Sağlık Bakanlığı'nın saldırısına maruz kalmıştı. Suç duyurularında bulunulmuş ancak savcılar Gıda Hareketi yetkililerini haklı bulmuştu.
Yorum Yap
Yorumlar