Bu test adamı paranoyak yapar! Tıp endüstrisi buyurdu: Mucize, mucize, mucize... Milyarlarca sağlıklı hücre arasındaki tek bir kanserli hücreyi dahi bulabilecek hassaslıktaki kan testi... Peki bu kadar hassas olmak iyi mi? İşin altında bir bit yeniği olmasın!
iyibilgi / özel
Tıp dünyası, Amerika'da icat edilen mikroçipli kanser testini konuşuyor. 3 Ocak Pazartesi günü, ilaç firması Johnson & Johnson'ın (J&J) testi geliştiren Mass General Hastanesi ile yaptığı anlaşmayı açıklamasıyla duyulan buluşun yaratıcısı ise bu konuda 6 yıldır 50 kişilik bir ekibe liderlik eden Türk doktor Prof. Dr. Mehmet Toner. Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden biyomühendis Prof. Dr. Toner (52), tıpta devrim sayılan buluşu (4 Ocak 2011 tarihinde yayınlanan) Hürriyet'e şöyle anlattı:
Erken teşhis
“Buluşun dört açıdan büyük önemi var. Birincisi, kanserde erken teşhis imkanı sağlayacak. Piyasada aslında kan testleri var ama yetersiz. Kanser yüzde 90 yayılmadan dolayı ölüme sebebiyet veriyor. Primer tümörden değil. Yayılma da kandan oluyor. Fakat kanda yayılmaya neden olan kanserli hücreler o kadar az ki, mevcut testler bunları tespit edemiyor. 10 milyar kan hücresinde bir tane kanserli hücre yeterli. Doktora gidiyorsunuz. Bir tüpte 100 milyar kan hücresinde test yapılıyor. Bunun içinde en fazla 100 tane kanserli hücre oluyor. Ve bunları bulamıyorlar. Biz nanoteknolojye benzeyen mikroteknolojiyle ilgili bir teknoloji geliştirdik. Bunları bulabiliyoruz. Bunları bulduğunuz zaman da, kanseri erken teşhis ediyorsunuz.
Hasta takibi
İkincisi, kanseri olan hastaların takibinde de önemli. Tıbbi tedaviyi kişiselleştirme dediğimiz bir yöntem var. Her insanı, cevap verdiği tedaviye göre takip ediyorsunuz. Tedaviye cevap vermiyorsa da hemen değiştiriyorsunuz.
Hedefli terapi
Tedavi, kanserli hücrenin tipine göre de değişiyor. Buna hedefli terapi (targeted therapy) deniyor. Normalde biyopsiyle yapılan bir tedavi bu. Mevcut şartlarda tümörü inceleyip, kanserli hücrenin ne tür bir genetik mutasyona uğradığını araştırıp öyle tedavi belirliyorsunuz. Ancak sıvı biyopsi dediğimiz bu testle, biyopsiye gerek kalmadan genetik mutasyonu kandan araştırıp hedefli terapiyi öyle oluşturabilirsiniz.
Araştırma devrimi
Bence bu testin devrim özelliği taşıyan en önemli yanı ise kanser araştırmasına yapacağı katkı. Kanser araştırmaları, şimdiye kadar hep hayvanlarda yapılıyordu. Ancak bu testle, kanserli hücreleri toplayıp bir bir tüpün içine koyabiliyorsunuz. Böylece kanserin biyolojini daha iyi araştırabileceksiniz. Hayvan hücrelerinde değil, hakiki insan hücrelerinde. Bu da kanserin tedavisinde büyük kapılar açacaktır.”
Test nasıl işliyor
Tet, bir tarağa takılmış saç telleri gibi, üzerinde 78 bin kolon bulunan bir mikroçipten oluşuyor. Kolonlar, kanserli hücreleri tutan antikorlarla kaplı. Araba radyatörü gibi. Kan çipin üzerine akıtılınca, sağlıklı hücreler kolonlara yayılırken, kanserli hücreler yapışıyor ve araştırmacıların kolayca ayırt edebileceği şekilde parlıyor. Bu şekilde test bir milyar sağlıklı hücrenin arasından tek bir kanserli hücreyi tespit edebiliyor. Mass General Hastanesi'nde geliştirilen testin şimdi seri üretime uygun, plastik dizaynları üzerine çalışılıyor.
Evet, Hürriyet gazetesinin haberi böyle…
Peki, bu sistem tıp teknolojisinin yeni bir oyunu olabilir mi?
Konu ile soruyu Prof. Dr. Ahmet Aydın'a sorduk. Prof. Aydın'ın sorumuza cevabı kısa ve öz:
“Sorun yine ticari! Ne kadar doğru bilemiyorum ama yani teknik eğer söyledikleri gibiyse kanserde erken teşhis imkânı sağlayacak. Ama erken koruma sağlamayacak. Korunma kesinlikle para kazandırmaz… Bence yine korkunun ticareti yapılıyor.”
Prof. Dr. Ahmet Aydın'ın samimi açıklaması aslında her şeyi özetliyor…
Bu tarz yeni tıp teknolojileri halka tanıtılırken hep mucize olarak sunuyor. Ancak gelişen bu teknolojiler ile sürekli hastane ve hasta sayısını artarken, nedense ilaç ve doktordan bağımsız insan sayısı azalıyor...
İyibilgi soruyor:
Bu ve bundan önce mucize olarak sunulan teknolojilerin insan sağlığına yan etkileri neden geri planda bırakılıyor?
Hastayı tamamen iyileştirmeyen, ilaca ve makineye mahkum eden, aynı zamanda hasta olmayan organları tahrip edebilen sistem “mucize tedavi” olabilir mi?
Böyle çipli “nanoteknolojik” bir kan testinin, insanlara yan etkileri araştırıldı mı?
Milyonlarca hayvan yıllarca değişik araştırmalarda kobay olarak kullanıldı. Ama birçok hastalığın tedavisinden halen sonuç yok! Peki, “hasta takibi” kısmında belirtilen sürekli demelere dayalı tedavi sistemi bir nevi kobaylık değil mi?
Bu kadar kapsamlı bir test, her insan vücudunda anlık üreyebilecek; doğru beslenme ve egzersiz ile “bağışıklık sistemi tarafından yok edilebilecek” durumdaki kötü hücreler dolayısı ile gereksiz kanser tedavisi görme ihtimali doğurmaz mı?
Acaba birileri kanser korkusu salarak, herkese kanser damgası mı vurmak istiyor?
Bakalım “likit biyopsi”yi mucize olarak lanse edenler bu sorulara yanıt verebilecek mi?
2006 yılında çıkarılan ve yürürlükteki 5553 sayılı kanın kadim / atalık /ananevi / eski / fıtrî / tabii tohumlarla ilgili pek çok konuda yasaklar getiriyordu. Genetik yapısıyla oynanıp hibrit adı altında satılan tohumları dayatan ve tabii tohumlara yönelik yasak getiren kanunun değişmesi için CHP, TBMM'ye teklif sundu. Gıda Hareketi olarak tüm siyasi partilere bu teklifi destekleme ve bir an evvel kanunlaştırma çağrısı yapıyoruz.
Alman ilaç ve kimya devi Bayer, yabani otlara karşı kullanılan glifosat maddesinin kansere yol açtığı gerekçesiyle hakkında açılan davalarda anlaşma yoluna gitti. Bayer, davacılara 10 milyar 900 milyon dolar ödeyecek.
Türkiye’de GDO’lu tohumun üretim ve satışı yasak olmasına rağmen büyük bir skandal ortaya çıktı. Tarım ve Orman Bakanlığının her türlü deneme ve incelemeleri yapılarak satışına izin verilen belgeli tohum da bile GDO tespit edildi.
Karpuzun içindeki çatlaklar çok büyük bir tehlikenin habercisi olabilir. Bu çatlaklar, forchlorfenuron adındaki büyümeyi artırıcı kimyasalın sonucunda oluşuyor.
Fransız bilim adamlarının yaptığı araştırma, günde fazladan 100 mililitre şekerli içeceğin, kansere yakalanma riskini yüzde 18 artırdığını gösterdi.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesinde bir grup bilim insanı, deney hayvanlarıyla yaptığı çalışmada, yayık tereyağının 'öğrenmeyi olumlu etkilediğini', 'margarinin ise 'depresyonu tetiklediğini' tespit etti. Kaynak: Bilim adamları margarin, ayçiçek yağı, zeytinyağı ve tereyağını inceledi sonuç şaşırtıcı
Akredite laboratuarda yaptırdığım analiz sonuçlarında aflatoksin içermeyen süt bulamadım. Tamamen önlenebilir bu durum üretici hatası olup, sütü işleyen firmalarla hiçbir ilgisi yoktur.
Ülkemizde, dünya sığır ırkları listesine girmiş 4 ana sığır ırkı bulunmaktadır.
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi'nin dünyada bir benzeri daha olmayan Ambalajlı İçme Suları Raporu yayınlandığında başta su firmaları olmak üzere Sağlık Bakanlığı'nın saldırısına maruz kalmıştı. Suç duyurularında bulunulmuş ancak savcılar Gıda Hareketi yetkililerini haklı bulmuştu.
Yorum Yap
Yorumlar