Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi olarak bundan böyle sık sık 'okunacak kitap'ları tanıtacağız. Herbiri birbirinden değerli bu eserlere Vandana Shiva'nın BGST Yayınlarından çıkan 'Çalınmış Hasat' adlı eseriyle başlıyoruz.
Dünyaca ünlü ekolojist, araştırmacı ve aktivist Vandana Shiva, Dünya Ticaret Örgütü'nün ve uluslararası tekellerin dünya tarımına egemen olmaya çalıştığı günümüzde, dünya nüfusunun yüzde yetmişini teşkil eden küçük çiftçi ve yerel cemaatlerin yaşamsal sorunlarını, endüstriyel tarım uygulamaları nedeniyle uğradıkları muazzam kayıpları kendi ülkesi Hindistan ve Asya tarımına ait örneklerle anlatıyor.
Genetiği değiştirilmiş organizmalar, yaşam üzerindeki patentler, deli danalar ve endüstriyel su kültürleri üzerine çeşitli bölümler içeren bu kitap, gen mühendisliği ve ticari tarım hakkındaki tartışmalar için geniş bir perspektif sağlayan zengin ve özenle seçilmiş veriler içeriyor.
Küresel Gıda Soygunu ‘ÇALINMIŞ HASAT' – Vandana Shiva
Abdullah AYSU / Karasaban
Günümüzde ekonomik gereklilikler ileri sürülerek yaşamımızda, çevremizde, doğamızda bir dizi değişiklikler yapılıyor.
Yapılan bu değişikliklerden etkilenen/etkilenecek olan kesimlerin görüşlerine başvurulmadan yapılıyor bütün bunlar…
Yapılan bu değişiklikler sonrasında ekonomik büyüklüklere ulaşıldığı doğrudur. Ancak ekonomik büyüklüğe bir avuç insanın ulaştığı, toplumun büyük bir kesimini yoksullaştırdığı, insanlar, doğa ve diğer tüm canlılar ile birlikte dünyamız için sürdürülebilir olmadığı bilindiği halde tartışılır, durulur.
Yapılan bu tartışmaları yanıltıcı demeyeyim ama çoğu kez eksiklik bulmuşumdur, nedense… Çünkü ne pahasına bu ekonomik büyüklüğe erişilmiştir sorusunun yanıtında kargaşa vardır…
Ayrıca gözlerini kâr hırsı bürümüş olan bir avuç azınlık sermayeye ve bu sermayeden yana tutum alanlara hiddetlenilir, yanlı tutumlarına içerlenilir.
İnsanların bir avuç sermayeye karşı olan düşünce, duygu ve pozisyon tutuşların hepsinin insani ve etik olduğuna inanırım. Pek tabiidir ki toplumun büyük bir kesimin çıkarlarının örtüştüğü yerde yer almak insanı gönendirir.
Kendi adıma yer aldığım saf/yan bellidir. Dünyanın baş belaları haline gelmiş olan ulusaşırı şirketler karşıtıdır yerim. Bunu da yalnızca sınıf, yani çalışanların emeklerinin sömürülmesi, yoksullaştırılması karşıtlıklarıyla açıklanması beni tatmin etmez, etmedi bu güne kadar. Bu; iri bir avuç sermayenin dünyamızdaki tüm canlı ve cansız varlıklar için bir tehlike oluşturduğunu, sadece çalışanları sömürmekle zenginleşmediklerini tüm canlılardan ve topraktan hırsızlama yaparak irileştiklerini düşünürüm.
Yaşadığım tüm bu duygu, düşünce ve kaygılarımın tamamına yakınını Vanda Shıva'nın yazdığı -Küresel Gıda Soygunu ‘Çalınmış Hasat'- kitabında buldum, diyebilirim.
Vandana Shıva kitabında, ekonomik büyümenin aslında doğa ve insanlar aleyhine yapılan bir tür hırsızlık olduğunu söyleyerek gerçeklerin üzerindeki şalı çekmiş, çıplak gözle görülür hale getirmiş, her konuyu verilerle destekleyerek de anlaşılır kılmış…
Shıva; “pek çok çevreci, bir doğal ormanın monokültüre dönüştürülmesinin yoksullaşma olduğunu kabul ettiği halde bu kavrayışı endüstriyel tarımı da kapsayacak şekilde genişletmez. Endüstriyel tarımın daha fazla gıda üretmek ve açlığı azaltmak için bir ihtiyaç olduğu safsatası büyük şirketler tarafından üretilmiştir ve pek çok ana akım çevreci ve kalkınma örgüt tarafından da paylaşılmaktadır. Birçokları, yoğun ve endüstriyel tarımın kaynak tasarrufu sağladığına ve dolayısıyla da türleri koruduğuna inanmaktadır. Fakat büyüme yanılsaması, ormancılıkta olduğu kadar tarımda da doğaya ve yoksullara karşı yapılan soygunu gizlemekte, kıtlık yaratılmasını büyüme olarak maskelemektedir.
Küreselleşmiş ekonominin yaygınlaşmaya başlamasıyla bu soygun daha da şiddetlenmiştir. Gümrükler ve Ticaret Anlaşması (GATT) Uruguay Turu'nun 1994'te tamamlanması ve Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ) kurulması, büyük şirketlerin doğadan ve insanlardan hasat çalmaya dayalı büyümelerini kurumsallaştırmış ve yasalaştırmıştır. DTÖ'nün Ticaret ile ilgili fikri Mülkiyet hakları Anlaşması tohum saklama ve tohum paylaşmayı suç haline getirmektedir” diyor, yazdığı bu kitabın girişinde.
Dünyaca ünlü ekoloji ve çevre düşünürü, araştırmacı ve aktivist olan Shıva; ulusaşırı şirketlerce, küresel gıda soygunun nasıl yapıldığını, yerel gıda ve kültürlerinin yok edilişini, denizin altındaki hasadın çalınışını, “deliren danaların mı yoksa danaları delirten insanların deliliği mi sebeptir bütün bu olup bitenlere” sorusunu sorarak konunun bam teline basıyor. On binlerce yıldır var edilen ve kullanılan tohumların çalınmasını, gen mühendisliğiyle sağlığın, doğanın tahrip edilişini ve hayvanlara nasıl işkence yapıldığını daha birçok konuyu sohbet tadında anlatıyor…
Kitap bu alandaki tartışmalara sağladığı geniş perspektifi zengin verilerle destekleyerek, güçlendiriyor.
Bu kitabı Türkçeye duru ve anlaşılır bir dille kazandırarak bizi güzel insan düşünür, araştırmacı ve aktivist Shıva ile buluşturduğu için Ali K. Saysel'i de izninizle kutlamak istiyorum.
2006 yılında çıkarılan ve yürürlükteki 5553 sayılı kanın kadim / atalık /ananevi / eski / fıtrî / tabii tohumlarla ilgili pek çok konuda yasaklar getiriyordu. Genetik yapısıyla oynanıp hibrit adı altında satılan tohumları dayatan ve tabii tohumlara yönelik yasak getiren kanunun değişmesi için CHP, TBMM'ye teklif sundu. Gıda Hareketi olarak tüm siyasi partilere bu teklifi destekleme ve bir an evvel kanunlaştırma çağrısı yapıyoruz.
Alman ilaç ve kimya devi Bayer, yabani otlara karşı kullanılan glifosat maddesinin kansere yol açtığı gerekçesiyle hakkında açılan davalarda anlaşma yoluna gitti. Bayer, davacılara 10 milyar 900 milyon dolar ödeyecek.
Türkiye’de GDO’lu tohumun üretim ve satışı yasak olmasına rağmen büyük bir skandal ortaya çıktı. Tarım ve Orman Bakanlığının her türlü deneme ve incelemeleri yapılarak satışına izin verilen belgeli tohum da bile GDO tespit edildi.
Karpuzun içindeki çatlaklar çok büyük bir tehlikenin habercisi olabilir. Bu çatlaklar, forchlorfenuron adındaki büyümeyi artırıcı kimyasalın sonucunda oluşuyor.
Fransız bilim adamlarının yaptığı araştırma, günde fazladan 100 mililitre şekerli içeceğin, kansere yakalanma riskini yüzde 18 artırdığını gösterdi.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesinde bir grup bilim insanı, deney hayvanlarıyla yaptığı çalışmada, yayık tereyağının 'öğrenmeyi olumlu etkilediğini', 'margarinin ise 'depresyonu tetiklediğini' tespit etti. Kaynak: Bilim adamları margarin, ayçiçek yağı, zeytinyağı ve tereyağını inceledi sonuç şaşırtıcı
Akredite laboratuarda yaptırdığım analiz sonuçlarında aflatoksin içermeyen süt bulamadım. Tamamen önlenebilir bu durum üretici hatası olup, sütü işleyen firmalarla hiçbir ilgisi yoktur.
Ülkemizde, dünya sığır ırkları listesine girmiş 4 ana sığır ırkı bulunmaktadır.
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi'nin dünyada bir benzeri daha olmayan Ambalajlı İçme Suları Raporu yayınlandığında başta su firmaları olmak üzere Sağlık Bakanlığı'nın saldırısına maruz kalmıştı. Suç duyurularında bulunulmuş ancak savcılar Gıda Hareketi yetkililerini haklı bulmuştu.
Yorum Yap
Yorumlar