Sigara, alkol, aşırı kalori ve tuzlu gıda tüketenlerin hasta olma riski ve hastalık harcamaları, bunlardan uzak duranlardan katbekat fazla. Bu nedenle hastalık üreten yaşam tarzıyla kendini hasta edenlerin masraflarını sağlığına dikkat edenler yani hastalık yapan risklerden uzak duranlar ödüyor. Suyu getirenle testiyi kıranların eşitlendiği haksız bir dünyada yaşıyoruz.
Doç Dr Kemal Yeşilçimen
Halbuki hastalıkları önlemenin birinci yolu, risklerden uzak duranları cezalandırmak değil ödüllendirmek, kendini bilerek hasta edenleri ise caydırmak olmalıdır. Hastalık risklerinden uzak duranlar, bu risklere çanak tutanların hastalık harcamalarını neden ödesin? Kim kendini hasta etmek için çalışıyor ve bunu da özgürlük olarak anlıyorsa faturayı kendisi ödemelidir. Hastalıkları önleyen ve sağlığı koruyan sistem bu temel üzerine kurulmalıdır. Yani riskleri davet edenler, risklerin sonucuna katlanmalıdır. Ancak bu yolla sosyal güvenlikte hak ve adalet korunurken, hastalıklar önlenebilir ve sağlıklı toplum olabiliriz.
Taşıt üzerinde anahtar unutanlar, çalınan taşıtın parasını kaskodan alabiliyor mu? Dikkat edenler, unutanların parasını niye ödesin? Bu yöntem nedeniyle taşıt çalınması en aza inmiş bulunuyor. Kaldı ki, sigara, alkol, aşırı tuzlu ve kalorili gıdaları zevk için tüketenler, unuttuğu için değil bilerek bu riskleri davet ettiği için sonucuna da kendileri katlanmalıdır.
Peki ‘hastalıkları azaltan ve sağlığı koruyan sistem' nasıl çalışacaktır?
Hastalık yapan riskleri satın alanların hastalık harcamaları, bu risklerden uzak duranlardan 10 kata kadar yüksek olduğu için, bu fazladan harcamaları karşılayan ‘Hastalık fonu' kurulması gerekiyor. Bu fonun iki kaynağı olacaktır; Bu riskleri satanlar ve bu riskleri satın alanlar. Örnek olarak dev sigara tekelleri ve sigara içenler bu fona para aktarmak zorundadır. Sigaranın fiyatı 5 TL ise, 10 TL hastalık fonu için kesilecek, ayrıca dev sigara tekelleri, ABD'ye ödediği 246 milyar doların beşte biri kadar parayı, hastalık tazminatı olarak bu fona aktaracaktır. Bilim, sebep - sonuç ilişkisi kuran disiplinin adı ise, kötü sonuçlara yol açanların bunun tazminatını ödemesi gerekir. Ayrıca sağlığa zararlı maddelerin fiyatı cezbedici değil, caydırıcı olmalıdır.
Benzer şekilde obesite, diyabet, metabolik sendrom, hipertansiyon, kalp… gibi bir düzine hastalığa yol açan sağlığa zararlı şekerli, tuzlu ve yağlı gıdaları satanlar, çok ucuz olduğu için yüzlerce gıdanın içine giren GDO'lu mısır şekerini satan küresel şirketler ve bütün bunları tüketenler, hastalık fonuna tazminat ödemek zorundadır. Hastalığa yol açan risklere, çevreyi yaşanmaz hale getiren kirli sanayi ile zehir saçan halk otobüsleri de dahildir. Halkı enayi yerine koyan yeşile boyama, riskleri azaltmıyor.
Bilime dayalı olarak, sağlığa zararlı riskleri, bunlara yol açan maddeleri, fon kesintilerini ve tazminatları A'dan Z'ye belirleyecek ve yürütecek kurumun adı; MİLLİ SAĞLIK AKADEMİSİ'dir.
Bu kurumun belirlediği hastalık kesintileri fona aktarıldıktan sonra, riskleri alan ve satanlar ile özgürlükten bahseden hastalık lobisi, 'alan razı satan razı, size ne' diyebilir. Aksi takdirde, bu risklerden uzak duranların ödediği primleri, hiç kimse kendi keyfi için harcayamaz, çarçur edemez ve hastalık lobisine hediye edemez. Buna SGK dahil hiçbir kasko sigorta kurumu müsaade etmez, edemez. Sağlığa zararlı ve tehlikeli demeden her şeyi ye, iç, yap, yaşadığımız akvaryumu kirlet, yaşanmaz hale getir, sonra da faturayı iyilik ve sağlık için çırpınanlara gönder.
‘Önce hasta et, sonra tedavi et ve cebini doldur' anlayışı insani ve ahlaki değildir. Böyle bir anlayış, ancak kötülük ve hastalık lobisinin şeytani planı ve yöntemi olabilir. İnancımız, iyilik ve sağlığı koruma, kötülük ve hastalığı önleme üzerine kuruludur. Ancak bunu dünyaya sunacak aydınımız, kendi inanç ve kültüründen habersiz, dünyayı hastalık ve kötülüğe garkeden yaşam tarzının peşinden sürüklenip gidiyor.
‘Hastalıkları önleme ve sağlığı koruma' sistemi, hakka dayanan bir sistem ve adalet anlayışıdır. Her şeye kadir olan yüce Allah, her şeye kadir olmasına rağmen işi çok sağlam bir sisteme bağlamış, cennet-cehennem sistemine ilaveten sağ ve sol omzumuzda her saniye, iyi veya kötü her davranışı izleyen ve buna göre işleyen adaletli bir sistem kurmuştur. Bu sistemde hiçbir davranış karşılıksız kalmayacaktır. Dünyanın ve hayatın dengesi ancak bu şekilde sağlanabilir.
Hastalık ve kötülükle mücadele edecek iyilik ve sağlık sisteminin, bu şekilde kurulması gerekiyor. Öncelikle ve hemen. Sistemi bu şekilde inşa etmeden hastalıkları önlemek ve sağlığı korumak mümkün değildir. Hastalıkları önlemek yerine, kötü sonuçlarla uğraşmak, kıt kaynakları bu amaçla heba etmek şeytanın ekmeğine yağ sürüyor.
KAYNAKLAR
www.aciamagercek.com
Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir, Hayy kitap
Orhan Demir
2006 yılında çıkarılan ve yürürlükteki 5553 sayılı kanın kadim / atalık /ananevi / eski / fıtrî / tabii tohumlarla ilgili pek çok konuda yasaklar getiriyordu. Genetik yapısıyla oynanıp hibrit adı altında satılan tohumları dayatan ve tabii tohumlara yönelik yasak getiren kanunun değişmesi için CHP, TBMM'ye teklif sundu. Gıda Hareketi olarak tüm siyasi partilere bu teklifi destekleme ve bir an evvel kanunlaştırma çağrısı yapıyoruz.
Alman ilaç ve kimya devi Bayer, yabani otlara karşı kullanılan glifosat maddesinin kansere yol açtığı gerekçesiyle hakkında açılan davalarda anlaşma yoluna gitti. Bayer, davacılara 10 milyar 900 milyon dolar ödeyecek.
Türkiye’de GDO’lu tohumun üretim ve satışı yasak olmasına rağmen büyük bir skandal ortaya çıktı. Tarım ve Orman Bakanlığının her türlü deneme ve incelemeleri yapılarak satışına izin verilen belgeli tohum da bile GDO tespit edildi.
Karpuzun içindeki çatlaklar çok büyük bir tehlikenin habercisi olabilir. Bu çatlaklar, forchlorfenuron adındaki büyümeyi artırıcı kimyasalın sonucunda oluşuyor.
Fransız bilim adamlarının yaptığı araştırma, günde fazladan 100 mililitre şekerli içeceğin, kansere yakalanma riskini yüzde 18 artırdığını gösterdi.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesinde bir grup bilim insanı, deney hayvanlarıyla yaptığı çalışmada, yayık tereyağının 'öğrenmeyi olumlu etkilediğini', 'margarinin ise 'depresyonu tetiklediğini' tespit etti. Kaynak: Bilim adamları margarin, ayçiçek yağı, zeytinyağı ve tereyağını inceledi sonuç şaşırtıcı
Akredite laboratuarda yaptırdığım analiz sonuçlarında aflatoksin içermeyen süt bulamadım. Tamamen önlenebilir bu durum üretici hatası olup, sütü işleyen firmalarla hiçbir ilgisi yoktur.
Ülkemizde, dünya sığır ırkları listesine girmiş 4 ana sığır ırkı bulunmaktadır.
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi'nin dünyada bir benzeri daha olmayan Ambalajlı İçme Suları Raporu yayınlandığında başta su firmaları olmak üzere Sağlık Bakanlığı'nın saldırısına maruz kalmıştı. Suç duyurularında bulunulmuş ancak savcılar Gıda Hareketi yetkililerini haklı bulmuştu.
Yorum Yap
Yorumlar