Tarım ve Gıda konularında Partiler ne vaat ediyor?

Türkiye yeni parlamento seçimlerine hazırlanıyor. 12 Haziran 2011’de yapılacak olan seçimler öncesi siyasi partiler ne yazık ki projelerinden çok, liderlerinin birbirleri hakkındaki ağır sözleri nedeniyle gündem oluyor. İşte Gıda Hareketi'nin bugün kamuoyu ile paylaştığı rapor:

Tarım ve Gıda konularında Partiler ne vaat ediyor?

Siyasi partiler her seçim öncesinde iktidara gelmeleri durumunda, hangi konuda hangi adımları atacağını, ne tür düzenlemeler yapacağını ‘Seçim Beyannâmeleri'nde açıklarlar. Muhalefette kalan partilerin bu seçim vaatleri unutulduğu gibi, iktidar partilerinin seçim vaatleri de unutulup gidiyor. Siyasi partilerimiz de futbol takımlarımıza benzediğinden olsa gerek, seçmenleri de çoğu kez partilerinin proje ve vaatlerinden habersizdir.

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi olarak hızla yaklaşan seçimler öncesinde Ak Parti, BBP, CHP, DP, DSP, Has Parti, MHP ve Saadet Partisi olmak üzere 8 siyasi partinin seçim beyannâmelerini inceledik. “Tarım, gıda güvenliği, tohum ve GDO” başlıklarında yaptığımız bu inceleme çerçevesinde, partilerin metinlerini hiçbir yoruma tabi tutmadan alıntıladık. Ne yazık ki, mezkûr başlıklarla ilgili hiçbir partide gerçekçi çözüm önerisi ve proje göremedik. Genellikle çiftçilere yönelik ‘tarım' başlığındaki vaatlerin dışında, tohum, GDO ve gıda güvenliğine dair kâmil manada proje ve çözüme sahip hiçbir parti yok.

Bu genel eksikliğe rağmen DP, DSP ve Has Parti, GDO konusunda çalakalem vaatler sunuyor. ‘Tohum' konusunda, DP dışında neredeyse hiçbir partinin somut bir cümlesi dahi yok. Beyannamelerinde bazı partilerin gıda güvenliğini, nişasta bazlı şekere indirgediğini görmek çok üzücü... 

İktidar partisinin ise, ‘yaptıklarım yapacaklarımın teminatıdır' anlamına gelen 8,5 yıllık iktidarındaki mezkûr alanlarla ilgili çalışmalarını saymak ötesinde hiçbir taahhüdü yok. Yeniden iktidar olacağına kesin gözüyle bakılan bir partinin bu yaklaşımı kaygı verici. Bugüne kadar yürütülen tarım politikalarının aynı şekilde sürmesi, Türkiye için büyük bir talihsizlik demektir. 

Mevcut iktidar döneminde çıkarılan Tohumculuk Yasası'na göre, çiftçinin kendi ürettiği tohumu satması yasak. Yaklaşık 20 yıl önce tek bir çekirdek tohum ithal etmeyen Türkiye, bugün yıllık 1,5 milyar dolarlık tohum ithal eder hale getirilmiş, tohum konusunda adeta küresel tröstlere bağımlı kılınmıştır. 

1991 / 2005-2011 ARASI HAYVANCILIK DEĞİŞİMİ

Tür

1991

2002

2005

2.009

 

Büyükbaş

12.339.073

9.924.575

10.631.405

8.216.831

ad.

Küçükbaş

51.196.538

31.953.800

31.821.789

26.877.793

ad.

Tablo: 2 - Kaynak: TÜİK

Türkiye'nin gıda güvenliği meselesi geçtiğimiz yıl gazete manşetlerine, “gıdada çok vahim tablo”, “sucukta domuz, biberde zehir” şeklinde yansımıştı. Önceki gün açıklanan Avrupa Komisyonu Taklit Mallar Komitesi, OECD ve Dünya Gümrük Teşkilatı'nın araştırmalarına göre, Türkiye'de en çok gıda ve ilaç taklidi yapılıyor ve yıllık taklid ürün miktarı 6 milyar doları buluyor.

2010 yılı verileri seçim öncesinde bir türlü yayınlanmasa bile, 2009 verileri tek başına endişelenmek için yeterli. 73 milyonluk Türkiye'de, 2009 yılında sadece 22.172 ürün denetimi yapılmış. Günlük 80 milyon, yıllık ise 30 milyar ekmek tüketilen bu ülkede bir yılda sadece 309 adet ekmek denetimi yapılmış. Oysa 5 milyon nüfusa sahip Bosna Hersek'te, -AB raporlarına göre- yıllık 600 binden fazla gıda denetimi yapılıyor.

Hareketimiz, hiçbir siyasi partiden yana taraf olmadığı gibi, hiçbirini diğerine tercih etmek gibi bir yükümlülüğe de sahip değil. Her biri bu ülkenin yasal oluşumları olması hasebiyle, siyasi partilerin tümü hakkındaki değerlendirmeler, söz ve eylemlerine göre yapılmakta...

Bu raporumuzdaki eleştirilerimizin de bu bağlamda ele alınması gerekir.

Bu kısa tespitten sonra, seçim beyannâmelerine ulaşılan siyasi partilerin beyannâmelerindeki ‘tarım, gıda güvenliği, tohum ve GDO' başlıklarındaki metinlerini noktası ve virgülüne dokunmadan alıntılıyoruz. Sonrasında ise daha genel bir tarımsal fotoğrafa yer vererek, uzun yıllardır uygulana gelen politikalara yönelik eleştiri ve önerilerimizi sunup, tarihe bir not düşmüş olacağız. Bu vesileyle, 12 Haziran seçimlerinin ülkemize hayırlar getirmesini diliyoruz.

G E N E L   D E Ğ E R L E N D İ R M E 

Yukarıdaki Ak Parti, BBP, CHP, DP, DSP, Has Parti, MHP ve Saadet Parti'sinin seçim beyannâmelerindeki “Tarım, gıda güvenliği, tohum ve GDO” ile ilgili metinlerini olduğu gibi alıntıladık. 

Herkesin malumu olduğu üzere, yaşamın vazgeçilmezi gıdadır. Sağlıklı bir yaşamın vazgeçilmezi ise temiz gıda. Temiz gıdanın sağlanabilmesi ise temiz çevreyle mümkün. Temiz gıda ve temiz çevre için, temiz bir düşünce gerek. Bütün insanlar, fıtratı bozulmamış bitki ve hayvanlardan elde edilmiş tabiî gıdaları hak ederler. Zengin de olsa fakir de, zalim de olsa mazlum da, Afrika'da da yaşasa Amerika'da da tüm insanlar bu temel haktan mahrum bırakılamazlar. 

Oysa günümüz dünyasında, siyasi ve ekonomik çıkarlar, düşüncesizlik ve beceriksizlikler, ihtiras ve feraset yoksunluğu, rüşvet, bilgi eksikliği, siyasi mülahazalar, politik tercihler, bağımlılıklar gibi çok sayıdaki sebeple, insanların ezici çoğunluğu bu temel haktan mahrum bırakılmışlardır. 

Bugün çevremiz yani evren; endüstriyel ve evsel atıklar, tarım kimyasalları, makyaj ve imaj ürünleri gibi çok sayıda atık ve ürün nedeniyle, tüm canlıların yaşamını tehdit edecek boyutlarda kirletilmiş durumda. Öyle ki, evrenin altını, üstünü, denizlerini, okyanuslarını hatta gökyüzünün derinliklerini bile kirleten bu insan, laboratuvarda tüm canlıların fıtratıyla oynuyor, genetik yapısını değiştiriyor. 

İşin daha vahim boyutu ise bu kirlenmenin çoğu kimseyi endişelendirmemesi. Çevre denildiğinde, anı yaşayan insanların aklına, yalnızca çöp tenekeleri veya yaşadığı mekânın çevresi geliyor. Hâlbuki ‘çevre', evrenin tümüdür. Evren, çevre olarak görülmediğinden en yakın korunur uzağın önemi ortadan kalkmakta. 

Atom bombası veya eş değer bir bomba, Hiroşima ve Nagazaki'de görüldüğü gibi sadece dünyanın küçük bir alanını etkileyecek ve atıldığı çevrede yaşamı yok edecektir. Fakat genetik yapısını değiştirerek hibritleştirdiği, ardından da mülkiyetine geçirdiği tohumlar ve bu tohumlara eklediği diğer tarım kimyasalları, tüketen her canlı için bir atom bombası niteliğinde. Ülkenize atılan bir atom bombasının parası muhtemelen düşmanınızca temin edilmekteyken, fiziksel ve biyolojik açlığımızı gidermesi için satın aldığımız gıda bombasının tüm bedelini biz ödüyor olacağız. 

Bugün ‘mono kültür' denilen ‘vahşi transgenik endüstriyel tarım' ve tarım kimyasallarının sadece arı neslini yok etmesi demek, ‘insan eliyle kıyamet' demektir. Arıların beslenme biçimi değiştiği için, asli fonksiyonlarını icra edememesi veya toptan yok edilmesi, muazzam bir nizam olan tabiatın geri dönülmez bir biçimde imhası demektir. Çünkü arılar, bitkiler arasında tozlaşmayı, dolayısıyla döllenmeyi meydana getirerek, tabiattaki canlılığın devamını sağlarlar. Genetik tohumların ekilmesi ve tarım kimyasallarının sorumsuzca kullanılması yüzünden, her yıl arıların milyarlarcasını kovandan ilk çıkışında kaybediyoruz. Büyüyen bu felaketin oluşturacağı korkunç tehlikeyi görmek için, illa arif olmak mı gerek? 

Partilerin seçim beyannâmeleri ile seçim meydanlarında söyledikleri, siyasetçilerimizin bu kıyametin farkında olmadıklarının en açık ispatıdır. Dışarıdan siyasetçi ithal edemeyeceğimize göre, bize düşen siyasetçileri uyarmak. 

TARIM ÜRÜNLERİ İTHALAT VE İHRACATI İLE TARIMSAL ÜRÜNLERİN PAYI

Türkiye'nin tarımsal ürün

1991

Payı* %

2002

Payı* %

2010

Payı* %

 

İthalatı

1,89

9

4,26

8,3

12,9

6,95

 

İhracatı

4,18

30,8

4,75

13,2

12,7

11,14

 

İhracatın-ithalatı karşılama oranı

2,21

 

1,11

 

0,98

 

 

*Toplam ithalat veya ihracatın içinde, tarımsal ithalat ve ihracatın payı                         

 

Tablo: 4 - Kaynak: Tüik

 

 

TARIMSAL İSTİHDAM

Tarımsal

2002

2011

İstihdam (kişi)

7.458.000

5.401.000

İstihdam (%)

34,9

24,0

Tablo: 5 - Kaynak: Tüik

Türkiye, 20 yıl önce (1991) ithal ettiği tarım ürününün 2,21 katını ihraç ederken, bugün ithalatı ihracatından fazla yani, tarımda kendi kendine yetemez hâle gelmiş durumda. 2002 yılında nüfusun yüzde 34,9'u tarımdan geçinirken, bu oran bugün yüzde 24'e gerilemiştir. 

Siyasilerin hedefi, tarımsal istihdamı yüzde 5'lere çekmek. Bugün çalışma çağındaki insanların yüzde 12'si işsiz bir ülkenin, halkını toprak ve tarımdan uzaklaştırması hiçbir açıdan doğru bir tercih olamaz. Bugün yine 2023'e kadar işsizliğin yüzde 5'e çekilmesi vaat ediliyor. Tarımın altından değerli olduğu ve küresel güçler tarafından -en etkin- silah olarak kullanıldığı bir dünyada, toplumun tarımdan uzaklaştırılması hatta utandırılması kaygı verici politik bir tercihtir. 

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi olarak, Türkiye'nin ivedi olarak bu yanlış yoldan dönmesi gerektiğini siyasiler dâhil herkese hatırlatmak istiyoruz. Ayrıca her alanda olduğu gibi tarımda da ‘kemmiyet/miktar değil, keyfiyet/kalite tercihi' toplumu sağlıklı kılacak, bu bir yandan sağlık harcamalarında ciddi bir azalma meydana getirecek, diğer yandan da toplumsal başarıyı artıracaktır. Bu tercih, tarımsal alanlardaki kirliliği önlediği gibi, toprak verimini de artıracaktır. 

Artık bu ülke siyasilerinin, her şeyin rakamsal büyüklük olmadığını bilmeleri ve rakamsal büyüklükle sorunların küçülmediğini, bilakis toplum ve çevre sağlığının bozulduğunu bilmeleri gerek. 

Son 20 yılda tohumda küresel tohum şirketlerine bağımlı hâle gelmiş, tahıl ve sebze üretimi azalmış, tarımsal ürün ithalatı ihracatını geçmiş, hayvan miktarı hızla küçüldüğü için canlı hayvan veya et ithaline mecbur kalmış, tarımdan geçinen nüfusu yüzde 35'lerden yüzde 24'lere gerilemiş, özetle, tarımda 3 kat küçülen ve artık tarımda dahi kendi kendine yetemez bir ülke hâline gelmiş bir Türkiye manzarası ile karşı karşıyayız. 

Maalesef bu fotoğrafın, seçim beyannâmelerinin hiç birinde zikredilmemesi ve siyasetçilerin konuyu yeterince bilmemesi yahut da ilgi duymaması kaygı vericidir. 

İşte bundan hareketle, Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi olarak tohum, tarım ve gıdamızı önemsemeyen siyasi partilerin hiçbirinin iktidarının ülke yararına olmayacağını düşünmekteyiz. Yaklaşan parlamento seçimleri vesilesiyle, seçmeni ve siyasileri bir kez daha uyarmak istiyoruz. 

Herkes bilmelidir ki: Yok olan ortak geleceğimiz! 

6 Haziran 2011 

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi

www.gidahareketi.org

RAPORUN TAM METNİ İÇİN TIKLAYINIZ

Yorum Yap

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı!
CHP'den eksik ama doğru tohum hamlesi

CHP'den eksik ama doğru tohum hamlesi

2006 yılında çıkarılan ve yürürlükteki 5553 sayılı kanın kadim / atalık /ananevi / eski / fıtrî / tabii tohumlarla ilgili pek çok konuda yasaklar getiriyordu. Genetik yapısıyla oynanıp hibrit adı altında satılan tohumları dayatan ve tabii tohumlara yönelik yasak getiren kanunun değişmesi için CHP, TBMM'ye teklif sundu. Gıda Hareketi olarak tüm siyasi partilere bu teklifi destekleme ve bir an evvel kanunlaştırma çağrısı yapıyoruz.

Bayer insanlığı kanser yaptığını kabul etti

Bayer insanlığı kanser yaptığını kabul etti

Alman ilaç ve kimya devi Bayer, yabani otlara karşı kullanılan glifosat maddesinin kansere yol açtığı gerekçesiyle hakkında açılan davalarda anlaşma yoluna gitti. Bayer, davacılara 10 milyar 900 milyon dolar ödeyecek.

GDO'lu tohum yok cümleleri yalanmış, işte gerçekler

GDO'lu tohum yok cümleleri yalanmış, işte gerçekler

Türkiye’de GDO’lu tohumun üretim ve satışı yasak olmasına rağmen büyük bir skandal ortaya çıktı. Tarım ve Orman Bakanlığının her türlü deneme ve incelemeleri yapılarak satışına izin verilen belgeli tohum da bile GDO tespit edildi.

Meyve ve sebzelerdeki büyüme hormonuna dikkat

Meyve ve sebzelerdeki büyüme hormonuna dikkat

Karpuzun içindeki çatlaklar çok büyük bir tehlikenin habercisi olabilir. Bu çatlaklar, forchlorfenuron adındaki büyümeyi artırıcı kimyasalın sonucunda oluşuyor.

Şeker ve şekerli içecekler kanser riskini artırıyor

Şeker ve şekerli içecekler kanser riskini artırıyor

Fransız bilim adamlarının yaptığı araştırma, günde fazladan 100 mililitre şekerli içeceğin, kansere yakalanma riskini yüzde 18 artırdığını gösterdi.

Gerçekler er geç ortaya çıkar: İşte ilginç bir araştırma

Gerçekler er geç ortaya çıkar: İşte ilginç bir araştırma

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesinde bir grup bilim insanı, deney hayvanlarıyla yaptığı çalışmada, yayık tereyağının 'öğrenmeyi olumlu etkilediğini', 'margarinin ise 'depresyonu tetiklediğini' tespit etti. Kaynak: Bilim adamları margarin, ayçiçek yağı, zeytinyağı ve tereyağını inceledi sonuç şaşırtıcı

'Aflatoksin içermeyen süt bulamadım'

'Aflatoksin içermeyen süt bulamadım'

Akredite laboratuarda yaptırdığım analiz sonuçlarında aflatoksin içermeyen süt bulamadım. Tamamen önlenebilir bu durum üretici hatası olup, sütü işleyen firmalarla hiçbir ilgisi yoktur.

Yerli sığır ırklarımız ve sağlıklı süt

Yerli sığır ırklarımız ve sağlıklı süt

Ülkemizde, dünya sığır ırkları listesine girmiş 4 ana sığır ırkı bulunmaktadır.

Gıda Hareketi bir kez daha haklı çıktı

Gıda Hareketi bir kez daha haklı çıktı

Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi'nin dünyada bir benzeri daha olmayan Ambalajlı İçme Suları Raporu yayınlandığında başta su firmaları olmak üzere Sağlık Bakanlığı'nın saldırısına maruz kalmıştı. Suç duyurularında bulunulmuş ancak savcılar Gıda Hareketi yetkililerini haklı bulmuştu.