Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selim Çetiner, GDO taraftarı grupta yer almasına rağmen “Biyogüvenlik Kurulu’nun GDO onaylarına katılmam mümkün değil. Piyasadan aldığımız 51 yemden 50'si GDO'lu çıktı' dedi.
51 örnekten 50'si GDO'lu
Sabancı Üniversitesi'nden Prof. Dr. Selim Çetiner, GDO taraftarı almasına rağmen “Biyogüvenlik Kurulu'nun GDO onaylarına katılmam mümkün değil” dedi.
Genetik mühendisliği üzerine doktora yapan Prof. Çetiner, 25 yıldırtarımsal biyoteknoloji ve biyogüvenlik konusunda çalıştığını belirtip şu açıklamada bulunuyor: “Türkiye'nin dört bir köşesinden toplayarak test ettiğimiz 51 yem örneğinin 50 tanesinde GDO içeriği tespit ettik. Kaçınılmaz olarak, çok ufak aile işletmeleri hariç hemen hemen tüm hayvancılık işletmeleri, AB ülkelerinin tamamında olduğu gibi Türkiye'de de GDO'lardan üretilen yemlerle beslenmektedir.”
Kurul bilimsel davranmıyor
Anlayacağınız, bugün tüketmekte olduğumuz her türlü hayvansal gıdada GDO'lu yem kullanılıyor.
Çetiner'in ifadesiyle, kendisi AB mevzuatıyla uyumlu olmayan Biyogüvenlik Kurulu, etiketlemeye gelince AB'nin prensibini uyguluyor...
Yani, etiketleme zorunluluğu getirmiyor.
Prof. Çetiner, “Biyogüvenlik Kurulu'nun GDO onaylarına bilimsel ve yasal açıdan katılmıyorum.”
GDO YEMİ HAYVANA NASIL ETKİ EDER?
- İtalya'da Catania Üniversitesi Biyomedikal Bilimleri Bölümü'nden Agodi, Barchitta, Grillo ve Sciacca'nın yaptıkları araştırmada marketlerden alınan 12 markaya ait 60 farklı süt örneği analize tabi tutuldu.
Analiz sonucu GDO'lu mısır ve soyayla beslenen hayvanlardan elde edilen bu sütlerin yüzde 25'inde GDO'lu DNA parçalarına rastlandı. Pastörizasyon işleminin dahi bu GDO'lu DNA zincirini parçalayamadığı tespit edildi.
- GDO, yemler yoluyla hayvan dokusuna geçer ve bilimsel araştırmaların da gösterdiği şekilde hayvan bundan zarar görür. İtalya'daki Cattolica S. Cuore Üniversitesi'nde yapılan araştırmada GDO'lu yemle beslenen hayvanların kanında, karaciğerinde, dalağında ve böbreğinde GDO'lu DNA'lar tespit edildi.
- Phipps, Deaville ve Maddison'ın yaptığı araştırmada ise süt ineklerinin sütlerinde, kan ve dışkıları ile oniki parmak bağırsaklarında transgenik bitki DNA'sına rastlandı. (Milliyet)
BAKANLIK GAZEL OKUMAYA DEVAM EDİYOR
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca, Bakan Mehdi Eker'in "Son günlerde bazı basın yayın organlarında yer aldığı şekilde GDO zarar verirse hayvana verir, insana bir şey olmaz'' şekildeki açıklaması herkesi tebessüme gark etti.
Bu ne iş Mehdi Bey? |
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, son günlerde bazı basın yayın organlarında ''Genetiği Değiştirilmiş Organizmalarla'' ilgili olarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker'e atfen 'GDO zarar verirse hayvana verir, insana bir şey olmaz' şeklindeki ifadelere yer verilerek haber, program ve yorumlar yapıldığı hatırlatıldı.
Bakanlıktan yapılan açıklamada Gıda Hareketi'nin kamuoyuna aktardığı çelişkili açıklamalarına ise dğeinilmedi.
Bakana tepki çığ gibi
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker'in Veliefendi Hipodromu'nda basına yansıyan GDO'lu mısırın yemlerde kullanılmasına ilişkin “Zarar verirse hayvana verir" ve canlı hayvan ithalatı ile ilgili sözlerine hayvan hakları savunucularından tepki geldi.
Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği (HYHKD), Bakan Eker'in yorumuna ilişkin "Bakan bir taraftan çiftlik hayvanlarının refahı ile ilgili yönetmelik çıkarıyor, bir taraftan da hayvana gelecek zararın önemli olmadığını söylüyor. Bu bakış açısı, hayvana bir canlı olarak değil, her şekilde sömürülebilecek bir mal gözüyle bakıldığının göstergesidir" diyerek tepki gösterdi.
"MACARİSTAN GDO'YU DEFEDERKEN TÜRKİYE TEŞVİK EDİYOR"
Tüm dünyada Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) konusunda önlemler alındığına dikkat çeken HYHKD'den Burak Özgüner, göstermelik de olsa Türkiye'de de tedbirsel girişimlerin olduğunu belirterek "GDO, masum olarak tanımlanabilecek ya da sağlık açısından küçümsenebilecek bir mevzu değil. Geçtiğimiz ay, Macaristan hükûmeti, GDO'lu tohumların ekildiği tüm tarlaları ve ürünleri tespit ederek imha etti, GDO şirketlerinin mal varlığına el koydu. Durum ne kadar vahim ki Macaristan'da böyle bir önlem alınıyor. Türkiye'de de biyogüvenlik konusunda mevcut olan bir mevzuat ve yetkili olan Biyogüvenlik Kurulu var, ne derece işler, orası tartışılır." dedi ve Bakan Eker'i GDO yorumu nedeniyle Çernobil felaketinin ardından halka radyasyonlu çay içilmesinde sakınca olmadığını söyleyen dönemin bakanına benzetti.
İTHAL HAYVANLAR DA GDO'LU YEMLERLE BESLENİYOR
Bakan Eker'in “İthalatın başladığı Nisan 2010'dan beri kıyma fiyatı yüzde 17 düştü” sözlerini de eleştiren Özgüner, "Kilometrelerce ötedeki ülkelerden, binbir eziyetle Türkiye'ye anguslar getirildi. Bu eziyet, gizli çekimlerle belgelendi. Bu görüntüleri görünce derneğimiz de dahil olmak üzere birçok kuruluş, Bakanlığı canlı hayvan ithalatına son vermeye çağırdı. Ancak Bakanlık yazılı bir açıklama yapma tenezzülünde bile bulunmadı. O getirilen hayvanlar da GDO'lu mısırlarla, küspelerle, kimyasal yemlerle besleniyor. Mısır, yüksek protein içerdiği için besi hayvanlarına yedirilen yemlerin başında geliyor. Endüstriyel yetiştiriciliğe tabii tutulan milyonlarca hayvanın yem ihtiyacını karşılayan mısırların çoğu GDO'lu. Et fiyatı düşmüş olabilir ancak başta hayvanlara hem ithalattaki nakliyede, hem de yetiştiricilik esnasında bu kadar eziyet çektirmek, ardından da sağlık bakımından kalitesi düşük eti halka yedirmek ne derece ahlâklı?" dedi.
"HAYVANLARA LAĞIM, KAN YEDİRİLİYOR. BAKTIĞIMIZ HAYVANLARDA KANSER PATLAMASI YAŞIYORUZ"
Açıklamalarına devam eden Özgüner, "Besi hayvanlarına kimyasal yemlerin yanında lağım ve kan gibi artıkların da yedirildiğini biliyoruz. İnsanlar ne yediğini dahi bilmiyor. Önlerine gelen etin, zulümle bulanmış olması bir yana, insanlar et görünümünde başka bir şey yiyor aslında. Tüm dünyada et tüketimi, etik ve sağlık nedenlerinden dolayı düşüyor. Türkiye, et sevdasından vazgeçmezse bu sağlıksız tüketim, insanların başına bela açmaya devam edecek. Etçil oldukları için etle beslemek zorunda olduğumuz hayvanlarda son yıllarda muazzam bir kanser vakası artışı var" diye konuştu.
"BAKANI SAMİMİYETE DAVET EDİYORUZ"
Özgüner, "Çiftliğinden mezbahasına hayvancılığın her sürecinde hayvanlar, sömürüye ve zulme maruz kalıyor ama şunu da sormak lazım: Türkiye'nin yerli ırk potansiyeli biterken Bakanlık neredeydi de şimdi okyanus ötesinden Türkiye'ye hayvanlara zulmederek ithalat gerçekleştiriliyor. Bakanı samimiyete davet ediyoruz" dedi ve "Hayvanlara eziyetin ve 'ucuz et' adı altında insanlara sunulan sağlıksız beslenmenin vebalini Bakan Eker ödeyebilecek mi?" diye sordu.
GDO'lu mısırın hayvan yemi olarak kullanılması için çıkan izininin ardından akıllardaki soru; "Yumurtasını yediğimiz, sütün içtiğimiz hayvanlar GDO'lu yem ile mi beslendi?"
Slow Food Fikir Sahibi Damaklar Grubu, GDO'lu hayvan yemlerine çıkan onaydan sonra bir çalışma başlattı.
Tüketicileri marketlerden aldıkları ürünleri sorgulamaya davet ediyorlar. Çağrıları şöyle: "Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Derneği İktisadi İşletmesi, Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği İktisadi İşletmesi ve Yumurta Üreticileri Merkez Birliği yemlerde kullanım amacıyla başvurdular ve 24 Aralık günü Biyogüvenlik Kurulu 13 GDO'lu mısır çeşidine, onay verdi. Bu yemleri kullananlar etiketine yazmayacaklar ürettikleri ne tavuğun ne yumurtanın ve ne de etin..
Siz oysa bilmek istersiniz, değil mi?
Biz de bir seri kartpostal hazırladık size, süpermarketlerde en çok yer alan tavuk ve yumurta üreticilerinin tüketici hattı numaralarını paylaşmanız ve telefon açıp sormanız ve onlar da sorsun diye dost ve akrabalarınızla paylaşın diye... Bilmemek, büyük zarar doğurabilir ileride. Bilmiyordum demeyin. Sorun. GDO'lu yemlerden kullanıyor mu, alıştığınız, güvendiğiniz markanız? Sorun. Seçiminizi bilmeden değil, bilinçle yapın."
2006 yılında çıkarılan ve yürürlükteki 5553 sayılı kanın kadim / atalık /ananevi / eski / fıtrî / tabii tohumlarla ilgili pek çok konuda yasaklar getiriyordu. Genetik yapısıyla oynanıp hibrit adı altında satılan tohumları dayatan ve tabii tohumlara yönelik yasak getiren kanunun değişmesi için CHP, TBMM'ye teklif sundu. Gıda Hareketi olarak tüm siyasi partilere bu teklifi destekleme ve bir an evvel kanunlaştırma çağrısı yapıyoruz.
Alman ilaç ve kimya devi Bayer, yabani otlara karşı kullanılan glifosat maddesinin kansere yol açtığı gerekçesiyle hakkında açılan davalarda anlaşma yoluna gitti. Bayer, davacılara 10 milyar 900 milyon dolar ödeyecek.
Türkiye’de GDO’lu tohumun üretim ve satışı yasak olmasına rağmen büyük bir skandal ortaya çıktı. Tarım ve Orman Bakanlığının her türlü deneme ve incelemeleri yapılarak satışına izin verilen belgeli tohum da bile GDO tespit edildi.
Karpuzun içindeki çatlaklar çok büyük bir tehlikenin habercisi olabilir. Bu çatlaklar, forchlorfenuron adındaki büyümeyi artırıcı kimyasalın sonucunda oluşuyor.
Fransız bilim adamlarının yaptığı araştırma, günde fazladan 100 mililitre şekerli içeceğin, kansere yakalanma riskini yüzde 18 artırdığını gösterdi.
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesinde bir grup bilim insanı, deney hayvanlarıyla yaptığı çalışmada, yayık tereyağının 'öğrenmeyi olumlu etkilediğini', 'margarinin ise 'depresyonu tetiklediğini' tespit etti. Kaynak: Bilim adamları margarin, ayçiçek yağı, zeytinyağı ve tereyağını inceledi sonuç şaşırtıcı
Akredite laboratuarda yaptırdığım analiz sonuçlarında aflatoksin içermeyen süt bulamadım. Tamamen önlenebilir bu durum üretici hatası olup, sütü işleyen firmalarla hiçbir ilgisi yoktur.
Ülkemizde, dünya sığır ırkları listesine girmiş 4 ana sığır ırkı bulunmaktadır.
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi'nin dünyada bir benzeri daha olmayan Ambalajlı İçme Suları Raporu yayınlandığında başta su firmaları olmak üzere Sağlık Bakanlığı'nın saldırısına maruz kalmıştı. Suç duyurularında bulunulmuş ancak savcılar Gıda Hareketi yetkililerini haklı bulmuştu.
Yorum Yap
Yorumlar